KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDER (KKEG) YAZMAK VERGİSEL YÖNDEN TÜM SORUNLARI ÇÖZER, VERGİSEL RİSKLERİ KALDIRIR MI?
KANUNEN
KABUL EDİLMEYEN GİDER (KKEG) YAZMAK VERGİSEL YÖNDEN TÜM SORUNLARI ÇÖZER, VERGİSEL
RİSKLERİ KALDIRIR MI?
Güray ÖĞREDİK
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
MAZARS DENGE
Direktör
(Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Kasım 2017 sayısında yayınlanmıştır.)
ÖZET
Bilindiği gibi ülkemiz muhasebe ve vergi
uygulamalarında Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler (KKEG) oldukça sık rastlanan
kayıt ve işlemlerdendir. Devlet, vergi gelirlerinin aşındırılmasını önlemek
amacıyla (vergisel kaygılar nedeniyle) vergiye tabi kazancın tespiti sırasında
mükellefin yapmış olduğu bazı masraflar ile katlandığı maliyetlerin vergisel
yönden indirimini kabul etmemektedir. Başta GVK’da olmak üzere KVK, KDV, MTV,
Gider VK gibi pek çok kanunda KKEG olarak dikkate alınması gereken işlemler
düzenlenmiştir. Diğer taraftan, mükellefler uygulamada karşılaştıkları bazı
sorunlu hesapları kapamak ya da riskli, sorunlu, ticari faaliyet ile ilgisi
olmayan işlemleri çeşitli nedenler ile kayıtlarına almak için KKEG yazma
usulünü benimseyebilmektedirler. Buradaki algı, nasılsa KKEG yazıldığı için bu
işlemlerin hiçbir şekilde eleştiril(e)meyeceği yönündedir. Oysa KKEG olarak
kayıtlara alınan işlemler her ne kadar yıllık kazancın tespiti açısından
eleştirilmese bile gelir vergisi stopajı, kurum stopajı ve KDV gibi hususlar
yönünden elbette eleştiri konusu yapılabilir. Hatta Maliye Bakanlığı vergi
beyanlarında KKEG’leri detaylandırmak suretiyle ayrıca beyan ettirmektedir.
Dolayısıyla KKEG tutarı dikkat çekici seviyede yüksek olan bir şirketin KKEG
niteliğindeki işlemleri de ayrıca inceleme konusu olabilecektir.
ANAHTAR
KELİMELER
Kanunen kabul edilmeyen gider, KKEG, gider,
vergi riski, KDV, ücret, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı,
ilişkili kişi, gelir stopajı, kurum
stopajı
1.
GİRİŞ
Tek düzen hesap planında, KKEG Hesabı diye
bir hesap ismi veya kayıt yöntemi bulunmamaktadır. Mükelleflerin yaptıkları tüm
giderler ticari anlamda giderdir ve aynen ilgili gider hesaplarına ve mali
tablolara yansıtılmalıdır. Esas olan Ticari Kârdır. Vergi kanunlarında bazı
giderler kanunen kabul edilmemiş ve bu nitelikteki giderlerin KKEG olarak
Ticari Kâra ilavesi yönünde düzenlemeler yapılmıştır. Uygulamada KKEG’ler
genellikle 689 No.lu hesapta muhasebeleştirilmektedir. 689 No.lu hesap Diğer Olağandışı Gider ve
Zararlar Hesabıdır. Bu hesaba yazılan giderler içerisinde KKEG bir gider
olabileceği gibi, başka birçok hesap içerisinde de KKEG bir gider söz konusu
olabilir.
KKEG niteliğindeki masraf ve maliyetler
vergi mevzuatımızda GVK, KVK, KDV, MTV, Gider VK başta olmak üzere çeşitli
kanunlar içinde düzenlenmiştir. 5510 sayılı yasa gereği ödenmeyen sigorta
primleri dahi KKEG mahiyetinde olup ancak fiilen ödendiği dönemde gider
yazılabilir. Diğer taraftan bağış ve yardım mahiyetindeki ödemelerin de öncelikle
KKEG olarak dikkate alınması; beyannamede yeterli kazanç olması ve ilgili
mevzuatta bu bağış ve yardımların vergiye tabi kazançtan indirilmesine müsaade
edilmesi halinde indirim olarak dikkate alınması icap etmektedir. Bu durumda,
zarar beyan eden bir şirketin yaptığı tüm bağış ve yardımlar (bakanlar kuru
tarafından muafiyet tanınan vakıflara, kamuya yararlı dernek statüsündeki
derneklere ya da ilgili kanun maddelerinde sayılı kurumlara ödenmiş olsa bile)
KKEG olma vasfından kurtulamayacaktır.
Yazımız açısından inceleme konusu olan
KKEG’ler ilgili yasalarda açıkça belirtilmiş olan ve uygulamada mutat şekilde
karşılaşılan işlemler değil, mükellefler tarafından uygulamada karşılaştıkları
bazı özel durumları ya da sorunları pratik yoldan çözmek düşüncesiyle KKEG
olarak muhasebeleştirdikleri maliyetler ve masraflardır. Örneğin: Uzun süredir
tahsilat yapılmayan cari hesapların kapatılması, şirket ortağı ya da ilişki
kişi adına sürekli yapılan ödemelerin muhasebeleştirilmesi, ticari faaliyet ile
ilgisi olmayan masrafların kayıtlara alınması, ticari faaliyet ile ilgili olan
ama belgelenemeyen fakat süreklilik arz eden bazı ödemeler, ücret mahiyetindeki
bazı ödemelerin/masrafların bordroya alınmak yerine doğrudan KKEG yazılması, iş
avansı ya da personel avansı hesaplarının harcama belgesi temin edilmeden ve/veya
tahsilat yapılmadan kapatılması, stok sayım eksikliklerinin KDV boyutu ihmal
edilerek doğrudan KKEG yazılması gibi işlemler örnek verilebilir. Elbette bu
gibi örneklerin çoğaltılması mümkündür. Burada vurgulanacak husus, KKEG yazılan
bir tutarın sadece yıllık kazanç beyanı açısından değil diğer vergiler (KDV,
kurum stopajı, gelir stopajı, sorumlu sıfatıyla KDV gibi vergiler) açısından da
analiz edilmesi gerekliliğidir.
2.
UYGULAMADA KARŞILAŞILAN ÇEŞİTLİ ÖRNEKLER VE OLASI RİSKLER
2.1.
Cari hesapların, avans hesaplarının KKEG yazılarak kapatılması
Uygulamada çoğu zaman düşük tutarlı
bakiyeye sahip ve uzun süredir tahsil edilemeyen hesaplar KKEG yazılmak
suretiyle kapatılabilmektedir. 10, 20, 50, 100 TL’lik bakiyeler açısından bu
işlem eleştiri konusu olmaz diyebilsek bile, eğer kapamaya konu bakiye dikkat
çekici seviyede yüksek ise (örneğin 10.000, 50.000, 100.000, 500.000 TL ve daha
fazlası gibi) cari hesabı kapatılan alıcının, mükellef kurum ile ilişkili olup
olmadığı incelenecektir. Eğer arada “ilişkili kişi” bağı saptanırsa bu durumda
söz konusu KKEG yazma işlemi transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç
dağıtımı açısından eleştiri konusu yapılabilecektir.
Aynı şekilde ister şirket ortağı ya da
yönetici olsun ister şirket çalışanı olsun, bu kişilere verilmiş avanslar varsa
(195-İş Avansları, 196-Personel Avansları veya diğer ilgili hesaplar) ve bu
avans bedelleri mevzuata uygun şekilde işle ilgili belgeler karşılığı ya da
tahsilat yapılmadan doğrudan KKEG yazılmak suretiyle kapatılıyorsa; şirket
ortakları için yapılan kayıtlar örtülü kazanç aktarımı olduğu, bordroya kayıtlı
yönetici ve personel için yapılan kayıtlar ise ücret olması gerektiği iddiası
ile eleştirilebilecektir.
2.2.
Şirket ortaklarının ya da yöneticilerinin şahsi harcamalarının KKEG şeklinde
kayıtlara alınması
Ülkemizdeki şirketlerin sayısını dikkate
almak suretiyle bu şirketlere oransal yönden bakacak olursak neredeyse tamamına
yakını aile şirketidir diyebiliriz. Aile şirketlerinin vergisel yönden
eleştiriye açık en tipik özellikleri ise şirket ortaklarının şirketin sahip olduğu
kaynakları kendi şahsi varlıkları, kendi şahsi paralarıymış gibi kullanma
alışkanlıkları, kullanma istekleridir. Normal şartlarda şirket ortağı adına
yapılan her türlü ödemenin 131-Ortaklardan Alacaklar Hesabında izlenmesi ve bu
hesapta tahsilat yapılmazsa emsal faiz oranı üzerinden faiz hesaplanması ve KDV
eklenmek suretiyle ortağa fatura edilmesi gerekir.
Uygulamada şirket ortakları ya da
yöneticileri adına yapılan şahsi harcamaların doğrudan KKEG olarak kayıtlara
alınmasına sıklıkla rastlanmaktadır. Yine bir diğer görülen durum ise, şirket
ortaklarının ya da yöneticilerinin şirket kredi kartı ile yaptıkları
harcamalara dair evrakları şirkete ibraz etmemesi ve kredi kartı ekstrelerine
istinaden yapılan ödemelerin KKEG olarak kayıtlara alınmasıdır. Bu ve buna
benzer işlemlerin tamamı bir önceki maddede de açıklandığı gibi transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümleri açısından eleştiri konusu
olabilecektir.
2.3.
Şirket personeli için yapılan bazı alımların ya da ödemelerin KKEG olarak
kayıtlara alınması
GVK gereği, personele yapılan her türlü
nakdi ve ayni ödemeler ile sağlanan tüm menfaatler (kanunda istisna olarak
belirtilmemiş ise) ücrettir. Dolayısıyla ücret mahiyetindeki bir harcamanın
doğrudan gider kaydedilmemesi ve varsa gider kaydına dayanak faturadaki KDV’nin
indirim konusu yapılmaması gerekir. Söz konusu harcama KDV dahil net ücret
olarak kabul edilmeli, bordroya alınmalı ve brütleştirilmek suretiyle gerekli
yasal kesintilerin hesaplanması gerekmektedir.
Uygulamada kimi zaman mükellefler
bordroya almanın yaratacağı iş yükünden kaçınmak ya da bordroya almanın
yaratacağı vergi ve prim yükünden kaçınmak için bu ödemeleri doğrudan KKEG
olarak kayıtlarına alabilmektedirler. Oysa KKEG yazmak buradaki vergisel problemleri
çözmemektedir ve aynı zamanda bu harcamanın KKEG yazılması bu işlemin vergisel
yönden hiçbir şekilde incelen(e)meyeceği anlamına gelmemektedir.
2.4.
Ticari faaliyet ile ilgisi olmayan ödemelerin KKEG yazılması
Uygulamada KKEG hesapları içinde kimi
zaman icra edilen işle ilgisi olmayan ancak süreklilik arz eden ve KKEG
şeklinde kayıtlara alınan masraflar görülebilmektedir. Bu gibi işlemlerde ödeme
yapılan yerin şirket ve şirket ortakları ya da yöneticileri ile ilişkili kişi
olup olmadıkları bizce önem arz edecektir. Zira bahsettiğimiz kişiler
tarafından şirket varlıklarının (nakitlerinin ve diğer varlıklarının), aynı
kişi ya da kurumlara, iktisadi ve ticari yönden mantıklı ve kabul edilebilir
bir gerekçe sunulmadan sürekli aktarılmak suretiyle aşındırılması
da bizce örtülü kazanç aktarımı hükümleri kapsamında eleştiriye açık bir
konudur. Hatta burada bedelsiz teslim edilen varlıklar (stok, demirbaş..v.b.)
söz konusu ile KDV yönünden de eleştiri yapılacaktır.
2.5.
Ticari faaliyet ile ilgisi olduğu halde KKEG yazılan ödemeler
Bazı mükellefler yaptıkları işler ile
doğrudan ya da dolaylı ilgili olan bazı ödemelerini, ya gerekli belgeleri temin
edemediği için ya da ödeme yapılan kişi ile süreklilik arz eden bir ilişki
kurulduğundan ücretli-işveren ilişkisi kurulmaması için KKEG olarak
muhasebeleştirilebilmektedirler. Örneğin: KKEG mahiyetindeki ödemelerin
izlendiği hesapta her ay aynı kişiye aynı tutarda veya farklı tutarlarda ödeme
yapılıyor olması bu yönden dikkat çekicidir. Burada ödeme yapan mükellef
tarafından risk; ödemelerin ücret olarak kabul edilmesi suretiyle gelir vergisi
stopaj ve damga vergisi açısından cezalı tarhiyat yapılması ve ayrıca ilgili
kişi bordroya alınmak ve SGK’ya sigortalı bildirimi yapılmadığı için 5510
sayılı Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında sigortasız eleman çalıştırılmasına
bağlı cezalara maruz kalınması ve tabii ki geçmişe dönük cezalı prim tarhiyatı
yapılmasıdır.
Bu ödemelerin ücret olarak kabul
edilememesi halinde bu durumda karşı tarafın süreklilik arz eden bir gelir elde
etmesine bağlı olarak serbest meslek mükellefiyeti tesis ettirmemesi nedeniyle
cezalı vergi tarhiyatına ve vergi cezalarına maruz kalması söz konusu olabilir.
2.6.
Stok sayım eksikliklerinin KKEG yazılmasında KDV’nin unutulması
Belirli dönemlerde ya da yıl sonunda
yapılan fiili stok sayımları sonucunda fiili envanter ile kaydi envanter
arasındaki farklar çıkması halinde 197-Sayım ve Tesellüm Noksanlıkları Hesabı
kullanılmaktadır. Genel uygulama ise 197 hesabın daha sonra KKEG hesabına
devredilerek kapatılması şeklinde olmaktadır. Oysa bu işlemde KDV açısından bir
ihmal söz konusudur.
Bilindiği gibi KDV Kanunu 30/d gereği
zayi olan mallara ait KDV indirim konusu yapılamaz. Diğer taraftan aynı Kanunun
27/2 maddesine göre bir işlemin matrahı (haklı bir sebep açıklandığı sürece)
emsal bedelden daha düşük olamaz ve 27/3 gereği emsal bedel VUK hükümlerine
göre tespit edilir. VUK madde 267’de yer alan emsal bedel tayinindeki ikinci
sıra açıklamasına göre “(Maliyet bedeli
esası) Emsal bedeli belli edilecek malın, maliyet bedeli bilinir veya
çıkarılması mümkün olursa, bu takdirde mükellef bu maliyet bedeline, toptan
satışlar için % 5, perakende satışlar için % 10 ilave etmek suretiyle emsal
bedelini bizzat belli eder.”
Bu hükümlere göre, sayım noksanı olarak
kayıtlara alınan stokların emsal satış fiyatları biliniyorsa bu fiyat
üzerinden, bilinmiyorsa maliyet bedellerine %10 ilave edilmek suretiyle
bulunacak bedel üzerinden hesaplanacak KDV’nin ilgili dönem KDV beyannamesinde
“ilave edilecek KDV” olarak beyan edilmesi gerekir.
2.7.
Şüpheli alacakların KKEG yazılarak kapatılması
Şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi
için VUK Madde 323’de yer verilen şartların sağlanması gerekmektedir. Diğer bir
şart ise, bu alacağın takibi için gerekli tüm hukuki yolların zaman
geçirilmeden yerine getirilmesi, bir diğer ifadeyle alacağın takip edilmesi
gerekmektedir. Şüpheli alacak için karşılık ayrılmadığı ve sadece 128-Şüpheli
Ticari Alacaklar Hesabının kullanıldığı işlemlerde 128 hesabın istendiği zaman
doğrudan KKEG yazılarak kapatılabileceği gibi bir algı bulunmaktadır. Burada da
vergisel risk yukarıda 2.1 numaralı bölümde açıkladığımız şekilde oluşabilir.
Diğer taraftan, karşılık ayrılan ve 128
– 129 hesaplarda uzun süredir takip edilen alacaklar zaman zaman mükellefler
tarafından mizan temizliği açıklaması ile karşılıklı kapatılabilmektedir. Bu
mümkün değildir. Zira yukarıda da açıkladığımız gibi hukuki sürecin sonuna
kadar takip edildiği, alacağı tahsil etmek için icra dahil her türlü yolun
denendiği adli mercilerden alınacak belgeler ile ispatlanmalıdır. Eğer alacak
değersiz alacak vasfına dönüşmüş ise tabii ki 128 – 129 hesaplar karşılıklı
kapatılabilir. Ancak hukuki süreçler sonuna kadar takip edilmeden, sadece artık
mizanda görmek istenilmemesi gerekçesi ile hesapların kapatılması isteniyorsa,
öncelikle 129-Şüpheli Ticari Alacaklar Karşılığı Hesabının 644-Konusu Kalmayan
Karşılıklar Hesabına devredilmesi gerekir. Ardından 128-Şüpheli Ticari
Alacaklar Hesabının ise 120-Alıcılar ya da 127-Diğer Ticari Alacaklar Hesabına
devredilmesi ve oradan ise (eğer ilişkili kişi/ilişkili şirket değil ise ve
tahsilat zorluğuna ya da borçluya ulaşılmasına dair imkânsızlıklar hakkında
belgeleme yapılabildiyse) bu hesabın KKEG şeklinde kapatılabilmesi ayrıca
değerlendirme konusu yapılabilir.
2.8.
KKEG olarak muhasebeleştirilen bir işleme ait diğer vergilerin durumu
KKEG niteliğine sahip olan bir işleme
ait KDV’nin de indirim konusu yapılmaması gerekir. Zira KDV Kanunu 30/d gereği
Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul
edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi indirim konusu
yapılamaz. Ayrıca aynı Kanunun 29/3 maddesine göre indirim hakkı, vergiyi
doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların
kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilir. Diğer taraftan
yine aynı Kanunun 58. Maddesinin mefhumu muhalifinden hareketle, indirim konusu
yapılamayan bazı KDV’lerin gider veya maliyet olarak dikkate alınabilmesi
mümkündür. Ancak burada KKEG yazılan işlemin içeriğinin çok iyi analiz edilmesi
gerekmektedir. Örneğin: Geçmiş yıllar ile ilgili olarak gelen bir fatura bedeli
dönemsellik gereği KKEG yazılırken bu faturadaki KDV, Kanunun 29/3 maddesi
gereği indirim konusu yapılamaz. Aynı şekilde, işle ilgili olmadığı için KKEG
yazılan bir işleme ait KDV’nin de KKEG yazılması gerektiği, KDV Madde 30/d’den
hareketle KDV Madde 58’in mefhumu muhalifindeki anlam dayanak gösterilerek
gider yazılmaması gerekir kanaatindeyiz.
Aynı şekilde, KKEG yazılan bir işlem,
eğer GVK Madde 94 ya da KVK Madde 15 veya 30 kapsamında stopaja tabi ise, bu
işlemin KKEG yazılıyor olması stopaj hesaplanması gerekliliğini ortadan
kaldırmayacaktır ve hesaplanacak stopaj da işlemin ana unsuru gibi KKEG olarak
muhasebeleştirilecektir düşüncesindeyiz. Diğer taraftan KKEG yazılan işlem
sorumlu sıfatıyla KDV hesaplanması gerektiriyor ise elbette bu yükümlülük de
ortadan kalkmayacak ve aksine sorumlu sıfatıyla beyan edilen KDV’nin indirimi
söz konusu olmayabilecektir. Duruma ve olaya göre bu konunun analiz edilmesi
gerekmektedir.
3.
SONUÇ
Yukarıda uygulamada sıklıkla
karşılaşılan olaylardan hareketle örnekleyerek açıklamaya çalıştığımız üzere,
bir işlemin (harcamanın, masrafın, maliyetin) KKEG yazılması, o işlem ile
ilgili her türlü problemin çözüldüğü ve artık ortada herhangi bir vergisel risk
kalmadığı anlamına gelmeyebilir. Örneklerin arttırılması elbette mümkündür.
Mükelleflerin ve denetçilerin KKEG olarak yazılan işlemleri çok iyi analiz
etmeleri gerekmektedir. Mutat şekilde kayıtlara alınan klasik KKEG’ler (özel
iletişim vergisi, cezalar, gecikme faizleri, indirilemeyecek KDV, binek otoların
MTV’si, VUK’da yer almayan karşılıklar,…v.b.) dışında kayıtlara KKEG olarak alınan
ve bilhassa yüksek tutarlı işlemlerin ve bu işlemler ile bağlantılı diğer
işlemlerin incelenmesi gerekmektedir. Örneklerde yer verildiği üzere yıllık
kazanç üzerinden verginin tespiti açısından söz konusu harcama, masraf veya
maliyetleri KKEG yazmak çözüm olmakla birlikte, gelir veya kurum stopajı ile
KDV yönünden vergisel riskler halen işlemin üzerinde kalmış olabilir. Diğer taraftan,
emsali mükelleflere, sektör ortalamasına veya yıllık kazancına oranla çok fazla
KKEG beyan eden mükelleflerin vergi incelemesine alınması ya da KKEG’lerin ayrıntısı
hakkında detaylı ilave izahat talep edilmesi elbette olasıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder