ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASINA AYKIRI OLARAK YURT DIŞINDA ÖDENEN VERGİ TÜRKİYE’DE HESAPLANAN VERGİDEN MAHSUP EDİLEBİLİR Mİ?
ÇİFTE
VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASINA AYKIRI OLARAK YURT DIŞINDA ÖDENEN VERGİ
TÜRKİYE’DE HESAPLANAN VERGİDEN MAHSUP EDİLEBİLİR Mİ?
Güray ÖĞREDİK
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
MAZARS DENGE
Vergi Departmanı, Direktör
(Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Aralık 2017 sayısında
yayınlanmıştır.)
ÖZET
Yurt dışında elde edilen ve Türkiye’de
muhasebe kayıtlarına intikal ettirilerek vergiye tabi kazanca dahil edilen
gelirler üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu mümkündür. Bu mahsuba
dair temel yasal düzenleme KVK’nın 33. maddesi olmakla birlikte, eğer çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmasında düşük oranlı tevkifat yapılması öngörülmüş
ya da hiç tevkifat yapılmaması yönünde düzenleme varsa yurt dışında ödemeyi
yapan tarafın bu düzenlemelere uyması zorunludur. Anlaşmaya rağmen yüksek
oranda kesinti yapılır ya da anlaşmada kesinti yapılmayacağı hüküm altına
rağmen kesinti yapılırsa (bu kesinti şeklî yönden KVK’nın 33. maddesine ve
ilgili tebliğ açıklamalarına uygun olsa ve mevzuata uygun şekilde tevsik edilse
bile) bu verginin Türkiye’de mahsup edilmesi mümkün olamayacaktır.
ANAHTAR
KELİMELER
Yurt dışında ödenen vergi, çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşması, anlaşmaya aykırı vergi ödenmesi, yurt dışında
ödenen verginin mahsubu
1.
GİRİŞ
Yurt dışında elde edilen ve Türkiye’de
hesaplara intikal ettirilerek vergiye tabi kazanca dahil edilen gelirler
üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin belirli kurallar dahilinde mahsubu
mümkündür. Buna dair temel yasal düzenleme Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33.
maddesinde yer almaktadır. Bununla birlikte, gelirin elde edildiği ülke ile
Türkiye Cumhuriyeti arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması bulunmakta
ise gerek yurt dışında ödenecek (yurt dışındaki firmanın keseceği) verginin
oranının ne olacağı ya da vergi kesintisi yapılıp yapılmayacağı hususlarında
öncelikli olarak bu anlaşmaya bakılması gerekmektedir. Zira uluslararası
anlaşmalar hukuksal hiyerarşi açısından yerel mevzuatımızın üzerindedir.
Yazımızda, çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmasında gelirin elde edildiği ülkedeki yerel vergi mevzuatında öngörülen
vergi kesintisi oranından daha düşük oranlı bir vergi oranı tespit edilmiş
olmasına rağmen yurt dışındaki firma yüksek bir oranda kesinti yapar ya da
anlaşmada hiç kesinti yapılmamasına dair hüküm olmasına rağmen yurt dışındaki
firmanın kesinti yapması halinde, yapılan bu vergi kesintisinin KVK’nın 33.
maddesinin ve ilgili tebliğ açıklamalarının lafzına uygun olsa bile (gelir
muhasebe kayıtlarına alınmış, yapılan kesintinin %20’den fazla olmaması ve
kesintinin tevsik edilmesi halinde) Türkiye’de hesaplanacak vergiden mahsubunun
mümkün olup olamayacağı incelenecektir.
2.
İLGİLİ MEVZUAT
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun "Yurt Dışında Ödenen Vergilerin
Mahsubu" başlıklı 33. maddesinde;
"(1)
Yabancı ülkelerde elde edilerek Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal
ettirilen kazançlardan mahallinde ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergiler,
Türkiye'de bu kazançlar üzerinden tarh olunan kurumlar vergisinden
indirilebilir.
...
(4)
Yurt dışı kazançlar üzerinden Türkiye'de tarh olunacak vergilere mahsup
edilebilecek tutar, hiç bir surette yurt dışında elde edilen kazançlara Kanunun
32 nci maddesinde belirtilen kurumlar vergisi oranının uygulanmasıyla bulunacak
tutardan fazla olamaz. Bu sınır dahilinde, ilgili bulunduğu kazancın Türkiye'de
genel sonuç hesaplarına intikal ettirildiği hesap döneminde tamamen veya kısmen
indirilemeyen vergiler, bu dönemi izleyen üçüncü hesap dönemi sonuna kadar
indirim konusu yapılabilir.
…...." hükümleri
yer almaktadır. Konu ile ilgili olarak 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel
Tebliği'nin "33. Yurt Dışında Ödenen Vergilerin Mahsubu" başlıklı
bölümünde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.
2.1.
Mahsup imkanı
Yurt dışında elde edilip de Türkiye’de
vergilendirilecek kazançlar için daha önce mahallinde ödenen vergiler,
Türkiye’de bu kazançlar nedeniyle hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup
edilecektir.
Yurt dışında yabancı para ile ödenen
vergilere, bunların ilgili bulunduğu kazançların genel sonuç hesaplarına
intikali esnasındaki kur uygulanacaktır.
2.2.
Mahsup süresi
Aşağıda yer alan sınırlamalar asıl olmak
kaydıyla, zarar mahsubu veya istisnalar sonucu ilgili yılda Türkiye’de vergiye
tabi kurum kazancının oluşmaması nedeniyle, Türkiye’deki beyannamelere dahil
edilen yurt dışı kazançlar üzerinden mahallinde ödenen vergilerin kısmen veya
tamamen mahsubuna imkan bulunmazsa, bu mahsup hakkı izleyen üçüncü hesap dönemi
sonuna kadar kullanılabilecektir.
2.3.
Mahsup edilebilecek yurt dışı vergilerin sınırı
Yurt dışı kazançlar üzerinden ödenip
Türkiye’de tarh olunacak vergilerden mahsup edilebilecek yurt dışında ödenen
kurumlar vergisi ve benzeri vergiler, hiçbir surette yurt dışında elde edilen
kazançlara %20 kurumlar vergisi oranının uygulanmasıyla bulunacak tutardan
fazla olamayacaktır.
Yurt dışında ödenen vergilerin
Türkiye’de hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup edilmesi istendiğinde,
Türkiye’deki vergi matrahına dahil edilen yurt dışı kazanç tutarının bu
vergileri de içerecek şekilde brütleştirilmiş olması gerekmektedir.
Örneğin; (A) Kurumu, (B) Ülkesindeki
işyerinde 100.000.- YTL karşılığı kurum kazancı elde etmiştir. Bu kazanç
üzerinden yabancı ülkedeki vergi mevzuatı uyarınca %25 oranında kurumlar
vergisi ve benzeri vergi ödenmiştir. Bu durumda, (A) Kurumu, 100.000.- TL’yi
Türkiye’de kurum kazancına dahil edecek, ancak bu kazanca ilişkin yurt dışında
ödenen verginin, Türkiye’de bu kazanca ilişkin olarak hesaplanan vergiyi aşan
kısmını yani [25.000 - (100.000 x %20)=] 5.000.- TL’yi Türkiye’de hesaplanan
vergiden mahsup edemeyecektir. Bu verginin, câri yılda olduğu gibi sonraki
yıllarda da mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Diğer yandan, yurt dışında elde edilen
kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmiş olması halinde, bu kazançlar
üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin yurt içinde hesaplanan kurumlar
vergisinden mahsup edilmesi mümkün değildir.
2.4.
Yurt dışında ödenen vergilerin tevsiki
Yabancı ülkelerde vergi ödendiği,
yetkili makamlardan alınarak mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları,
yoksa mahallinde Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı nitelikteki
temsilcileri tarafından tasdik olunan belgelerle tevsik olunmadıkça, yabancı
ülkede ödenen vergiler Türkiye’de tarh olunan vergiden indirilemeyecektir.
3.
ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI
Türkiye çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmalarını imzalamaya 1970 yılında başlamıştır. Bu anlaşmaların müzakeresi
ve sonuçlandırılması, Dışişleri Bakanlığı’nın Milletlerarası Münasebetlerin
Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkındaki Kanun’da belirtilen yükümlülükleri
saklı kalmak kaydıyla, Maliye Bakanlığı’nın yetki ve sorumlulukları
arasındadır.
Anayasanın 90. Maddesi şu şekildedir: “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı
devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanması,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına
bağlıdır.
Ekonomik,
ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan
antlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine
ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma
ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu antlaşmalar, yayımlarından başlayarak
iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.
Milletlerarası
bir antlaşmaya dayanan uygulama antlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye
dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî antlaşmaların Türkiye
Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya
göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren
antlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.
Türk
kanunlarına değişiklik getiren her türlü antlaşmaların yapılmasında birinci
fıkra hükmü uygulanır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir.
Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine
başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı
konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
Uluslararası anlaşmalar vergisel
ilişkilerde ulusal kanuni düzenlemelerin üzerindedir. Konumuz açısından ifade
edecek olursak, Türkiye Cumhuriyeti mukimi bir şirket ile çifte vergilendirmeyi
önleme anlaşması imzalanmış bir ülkenin mukimi olan şirket arasındaki
ödemelerde vergilendirmenin nasıl yapılacağı hususunda öncelikli olarak Anlaşma
hükümleri geçerli olacaktır.
4.
ANLAŞMAYA AYKIRI ÖDENEN VERGİNİN MAHSUBU
Yukarıda da izah edildiği üzere, gelirin
elde edildiği ülke ile Türkiye Cumhuriyeti arasında çifte vergilendirmeyi
önleme anlaşması varsa, bu Anlaşma öncelikli olarak dikkate alınacak Kanun
olacaktır ve her iki tarafın da öncelikli olarak bu anlaşma hükümlerine uyması
zorunlu olacaktır. Dolayısıyla her iki ülke Devletinin ve mükelleflerinin
vergilendirmeye ilişkin hak ve yükümlülükleri de bu anlaşma dahilinde
belirlenecektir.
Anlaşma kapsamında tanımlanan, sınırları
çizilen bir gelir üzerinden yurt dışındaki mukim firmanın Anlaşmaya göre %10
vergi tevkifatı yapması gerekirken, kendi iç mevzuatını esas alıp %20 tevkifat
yapması halinde bu ödenen verginin %10’luk kısmı fazla ve yersiz ödenmiş bir
vergi olacaktır ve Türkiye’de hesaplanan kurumlar vergisinden mahsubu mümkün
olmayacaktır. Zira anlaşma kapsamına giren bir gelir unsuru için dikkate
alınacak vergi oranı %10 olmak zorundadır. Bu her iki tarafı da bağlayan bir
düzenlemedir. Nasıl ki yurt dışındaki firma %10 yerine %5 kesinti yapması
halinde kendi ülke Maliyesi tespit etmesi halinde bu işleme ceza uygulayacak
ise fazla kesilen verginin Türkiye’de mahsubu da Türk vergi sistemi açısından
mümkün değildir.
İç mevzuatımızda (KVK Madde 33 ve 1 Seri
No.lu KVK Genel Tebliğini 33 no.lu bölümü) her ne kadar bu konu açıkça
düzenlenmemiş olup, genel tebliğde de sadece yurt dışında ödenen verginin elde
edilen gelirin brüt tutarının %20’sinden fazla olamayacağı ve ödendiğinin
tevsiki gibi temel şartlara bağlanmış olsa da, sırf bu lafzî şartlara uyulduğu
için %10 yerine %20 ödenen verginin %10’luk kısmının Türkiye’de hesaplanan
kurumlar vergisinden mahsubu mümkün olmayacaktır.
Bilindiği gibi, çifte vergilendirmeyi
önleme anlaşmalarındaki düşük oranlı vergilendirme ve diğer avantajlardan
yararlanabilmek için mukimlik belgesinin temin edilmesi ve ödeme yapan tarafa
ibrazı gerekmektedir. Türkiye’deki mükellef bu yükümlülüğünü yerine getirmediği
için yurt dışında ödemeyi yapan şirketin anlaşma yerine kendi iç mevzuatındaki
yüksek oranı uygulaması mümkündür. Bu durumda da Türkiye’deki firmanın anlaşmada
belirlenmiş düşük oranlı vergiden fazlasına isabet eden kısmı mahsup edemeyeceği
kanaatindeyiz. Zira burada anlaşmadan yararlanılamaması Türkiye’deki firmanın usule
ilişkin kendi yükümlülüğünü yerine getirmemiş olasından dolayıdır.
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
tarafından verilen 25.06.2013 tarihli ve 62030549-125[33-2012/163]-919 sayılı
özelgede, “Bu koşulun yerine gelmediği durumlarda Çin Halk Cumhuriyeti'nde Anlaşmaya
aykırı bir vergi ödenmesi durumunda, ödenen bu verginin Türkiye'deki toplam
kazançlar üzerinden ödenecek vergilerden mahsup edilmesi söz konusu
olmayacaktır.” görüşü verilmiştir.
Diğer taraftan, KVK Genel Tebliğinde de
açıklandığı üzere, yurt dışında elde edilen gelir Türkiye’de vergiden istisna
tutuluyor ise, yurt dışında ödenen verginin Türkiye’de mahsubu mümkün değildir.
Genel tebliğ yanı sıra Ankara Vergi
Dairesi Başkanlığı’nın 23.07.2013 tarihli ve 38418978-125[10-12/9]-774 sayılı
özelgesinde de belirtildiği gibi “yabancı
ülkelerde elde edilen kazançlar üzerinden yurtdışında ödenen kurumlar vergisi
ve benzeri vergilerin Türkiye'de mahsuba konu edilebilmesi için aynı kazanç
üzerinden Türkiye'de de bir vergi hesaplanması gerekmektedir.”
Bu noktada sırası gelmişken uygulamada
karşılaşılan bir konu hakkında da bilgi vermek isteriz. Bilindiği üzere Türk
Maliyesi yurt dışında gelen grup içi hizmet faturalarına oldukça muhafazakâr ve
şüpheci bir tavır sergilemektedir ve bu tavrında bizce de pek haksız sayılmaz.
Grup içi hizmet faturalarının Türkiye’de gider olarak kabul edilebilmesi için 1
Sıra No.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Genel
Tebliğinin 11 no.lu bölümüne göre; grup içi hizmetlerle ilgili olarak;
- Hizmetin fiilen sağlanıp sağlanmadığı,
- Hizmeti alan şirket/şirketlerin söz
konusu hizmete ihtiyacı olup olmadığı,
- Hizmetin alınmış olması halinde hizmet
bedelinin emsallere uygunluk ilkesine uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekmektedir. Özetle
işlemin gerçek olması, fiilen hizmetin alınmış olması, hizmetin yurt dışındaki
merkezden/grup şirketinden alınmasının iktisadi, ticari ve teknik olarak
zorunlu olması ve işlem bedelinin emsaline uygun olması gerekmektedir.
Uygulamada yurt dışından gelen ancak
altı yeterli şekilde doldurulmayan, içeriği ve fiyatın belirlenmesi konusunda
yeterli açıklama yapılamayan, ek belgeler ile desteklenemeyen, tatmin edici
yanıtlar alınamayan, Türkiye’deki şirkete sırf bu global gruba dahil olduğu
için standart bir dağıtım anahtarı ile her dönem gönderilen mutat faturalar
grup içi hizmet olarak nitelendirilmeyip, dolaylı da olsa bir gayrimaddi hak
bedeli (Royalty ödemesi) gibi görülüp, ilgili ülke ile ÇVÖA varsa %10, yoksa
%20 vergi tevkifatı yapılabilmektedir. Vergi müfettişleri de vergi
incelemelerinde bu yönde eleştiri ve tespitler yapmaktadır. İşte Türkiye’de
kesilen bu verginin yurt dışı firma tarafından kendi ülkesinde mahsubu mümkün
olamayacaktır. Zira faturasını grup içi hizmet faturası olarak düzenlemiştir.
Faturanın içeriğinde ÇVÖA’da tanımlanmış şekli ile bir gayri maddi hak unsuru
bulunmamaktadır. Türkiye’deki vergileme faturanın şekli yerine özü esas alınmak
suretiyle ve vergisel yönden katı bir yorum yapılarak gerçekleştirilmiştir.
Benzer durum, Türkiye’deki firmanın yurt
dışına aynı şekilde (içeriği detaylandırılmamış, grup içi hizmet olduğu
belgelendirilememiş) bir hizmet faturası göndermesi halinde, yurt dışında (aynı
vergisel kaygılar ile) yapılacak vergi kesintisi için de geçerlidir.
Türkiye’deki firma bu geliri elde etmiş olsa dahi yurt dışında ödenen vergi,
faturanın içeriği itibariyle ÇVÖA kapsamına girmediğinden (ve aynı zamanda yurt
dışının iç mevzuatı açısından da) vergi kesintisi gerektirmeyen bir işlem ise,
bu yurt dışında ödenen vergi Türkiye’de hesaplanacak kurumlar vergisinden
mahsup edilemeyecektir.
5.
SONUÇ
Yurt dışında ödenen vergilerin
Türkiye’de hesaplanan kurumlar vergisinden nasıl mahsup edileceği KVK’nın 33.
Maddesinde düzenlenmiş, bu maddenin uygulama usul ve esasları ile 1 Sıra No.lu
KVK Genel Tebliğinin 33 numaralı bölümünde açıklanmıştır. Bununla birlikte,
gelirin elde edildiği ile ile Türkiye Cumhuriyeti arasında çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşması varsa, vergilendirmeye ilişkin her iki tarafın
hak ve yükümlülüklerinde bu Anlaşma esas Kanun olacaktır. Elde edilen gelir
eğer Anlaşmada tanımlanmış ve kapsama alınmış ise yurt dışında ödemeyi yapan
taraf Anlaşmada belirlenmiş vergi oranını uymak zorundadır. Her ne sebeple
olursa olsun bu oranın üzerinden bir vergi kesintisi yapamaz. Yapması halinde
fazla ödenen vergi Türkiye’de mahsup edilemez. Diğer taraftan, anlaşmada yer
verilen düşük oranlı vergileme ve diğer vergisel avantajlardan yararlanmak için
Türkiye’deki firmanın uyması gereken kurallar, ibraz etmesi gereken evraklar
varsa bunları yerine getirmesi şarttır. Bunları yapmadığı için yurt dışında anlaşmada
belirlenen orandan daha fazla bir vergi öderse ya da anlaşmaya göre hiç vergi
ödememesi gerektiği halde bir vergi öderse, fazla ödediği vergiyi ya da
ödememesi gerektiği halde ödediği vergiyi Türkiye’de hesaplanacak kurumlar
vergisinden mahsup edemeyecektir. Diğer taraftan, gerek iç mevzuatımız gerekse
ÇVÖA gereği elde edilen gelir Türkiye’de vergiden istisna tutulacak ise, bu
gelir üzerinden yurt dışında ödenen vergi Türkiye’de mahsup edilemeyecektir.
Anlaşmaya aykırı olarak yurt dışında
vergi kesildiği iddiası ile elbette ilgili ülke Maliye İdaresine başvurulması ve
iade talep edilmesi genel hukuk düzenlemeleri kapsamında mümkündür. Ancak bu
durumda ilgili ülkenin iç mevzuatına uygun şekilde başvuru yapılması
gerekecektir. Tabii bu başvuruyu yapmadan önce mükellefin kendisinden anlaşmaya
aykırı olarak ve haksız yere vergi kesildiğine dair tüm evraklarını
oluşturması, karşı tarafı ikna edecek destekleyici belgelerini hazırlaması
gerekecektir.
İşte bu ve benzeri diğer nedenler ile
yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu sırasında sadece KVK Genel Tebliğinin
lafzî düzenlemeleri (gelirin Türkiye’de vergiye tabi olması ve bu gelir
üzerinden vergi hesaplanmış olması, yurt dışında ödenmiş bir vergi bulunması, yurt
dışında kesilen verginin gelirin %20’sinden fazla olmaması ve tebliğde
açıklanan şekilde belgelerle tevsik edilmiş olması) değil, eğer çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşması var ise bu anlaşma hükümlerinin de dikkate
alınması gerekmektedir. Aksi halde fazla mahsup edilen vergi nedeniyle kurumlar
vergisi açısından vergi ziyaı yaratılmış olacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder