FİNANSAL KİRALAMA VE FİNANSMAN ŞİRKETLERİNİN 6361 SAYILI KANUN KAPSAMINDA AYIRACAKLARI ÖZEL KARŞILIKLAR VERGİSEL YÖNDEN DE GİDER OLARAK DİKKATE ALINABİLECEKTİR; FAKTORİNG ŞİRKETLERİ İSE AYNI KANUN KAPSAMINDA OLMASINA RAĞMEN BU DÜZENLEME DIŞINDA TUTULMUŞTUR
FİNANSAL
KİRALAMA VE FİNANSMAN ŞİRKETLERİNİN 6361 SAYILI KANUN KAPSAMINDA AYIRACAKLARI
ÖZEL KARŞILIKLAR VERGİSEL YÖNDEN DE GİDER OLARAK DİKKATE ALINABİLECEKTİR;
FAKTORİNG ŞİRKETLERİ İSE AYNI KANUN KAPSAMINDA OLMASINA RAĞMEN BU DÜZENLEME
DIŞINDA TUTULMUŞTUR
Güray ÖĞREDİK
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
MAZARS DENGE
Direktör
Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi Ocak 2018 sayısında yayınlanmıştır
ÖZET
7061 sayılı Kanunun 106. maddesi ile
6361 sayılı Kanunda yapılan düzenlemede, finansal kiralama ve finansman şirketlerinin
6361 sayılı Kanunun 16. maddesi kapsamında ayıracakları özel karşılıkların
tamamının, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider
olarak kabul edileceğine dair düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenleme
1.1.2019 tarihinde yürürlüğe girecektir. İlgili mevzuatta genel karşılık olarak
düzenlenen karşılıklar bu düzenleme kapsamında değildir. Ancak, faktoring
şirketleri de 6361 sayılı Kanunda “şirket” tanımı içinde yer aldığı halde bu
vergisel avantaj dışında tutulmuştur. Bilindiği üzere Maliye İdaresi’nin faktoring
şirketlerinde değil olası risk bazlı hesaplamalara göre, VUK madde 323
kapsamında dava icra safhasına geldiği belgelenen alacaklar için dahi (bu
alacaklar gelir yazılmadığından) karşılık ayrılmayacağı yönünde görüşleri olup,
vergi incelemelerinde de bu hususlar eleştirilmişti.
ANAHTAR
KELİMELER
Karşılık, özel karşılıklar, şüpheli
alacak, finansal kiralama şirketleri, finansman şirketleri, faktoring
şirketleri, vergi usul kanunu, 7061 sayılı kanun, Türkiye muhasebe
standartları, teminat, risk
1.
GİRİŞ
7061 sayılı Kanunun 106. Maddesi ile
6361 sayılı Kanunun 16. Maddesine eklenen fıkra ile finansal kiralama ve
finansman şirketleri tarafından bu madde uyarınca ayrılacak özel karşılıkların
tamamının, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider
olarak kabul edileceği düzenlemesi yapılmıştır. İlgili mevzuatta “genel
karşılık” olarak tanımlanan karşılıklar ise bu düzenleme kapsamında değildir. Söz
konusu şirketler için bu büyük bir vergisel avantaj sağlayacaktır. Düzenleme
1.1.2019 tarihinde yürürlüğe girecektir.
6361 sayılı Kanunda “şirket” tanımı
içinde faktoring şirketleri de yer almasına rağmen, bu vergisel avantajdan
faktoring şirketleri mahrum bırakılmıştır.
Bilindiği üzere, faktoring şirketlerinin
değil olası tahsilat riskleri karşılığında, VUK Madde 323 kapsamında dava icra
safhasına geldiği için ayırdıkları karşılıklar dahi Maliye Bakanlığı tarafından
kabul edilmemekte; vergi incelemelerinde bu yönde eleştiriler yapılmaktadır. Bu
konudaki özelgeye yazımızda yer verilecektir. Diğer taraftan, faktoring
şirketleri için yapılan bu eleştirilere dair görüşlerimizi Lebib Yalkın Mevzuat
Dergisi’nin Eylül 2014 sayısında “Faktoring Şirketlerinin Şüpheli Alacak Sorunu
Halen Devam Ediyor” başlıklı yazımızda detaylı şekilde ifade etmiştik.
2.
6361 SAYILI KANUN VE İLGİLİ MEVZUAT
2.1.
Kanun metni
6361 sayılı Kanunun “Karşılıklar”
başlıklı 16. maddesi aşağıdaki gibidir:
“Karşılıklar
MADDE
16 – (1) Şirket, işlemlerinden kaynaklanan alacaklarından doğmuş veya doğması
beklenen ancak, miktarı kesin olarak belli olmayan zararlarını karşılamak
amacıyla Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde karşılık ayırmak
zorundadır.”
2.2.
Konuya dair yönetmelikte yapılan düzenlemeler
Kanunun “Karşılıklar” başlıklı 16.
maddesinin uygulama usul ve esasları 24.12.2013 tarihli Resmi Gazete’de
yayınlanan “Finansal Kiralama, Faktoring
ve Finansman Şirketlerinin Muhasebe Uygulamaları İle Finansal Tabloları
Hakkında Yönetmelik” ile belirlenmiştir.
Yönetmelik ile finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin
muhasebe ve karşılık uygulamalarına ve kamuya açıklanacak finansal tablolarının
biçim ve içeriğine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Yönetmelikte karşılık
ayrılmasına özel olarak yer verilen düzenlemeleri kısaca açıklayacak olursak;
Karşılık kavramı, “Alacaklardan doğmuş veya doğması beklenen ancak miktarı kesin olarak
belli olmayan zararların karşılanması amacıyla mali tablolarda hesaben ayrılarak
gider yazılan tutarlar” olarak tanımlanmıştır.
Teminat kavramı, “Alacakların geri ödenememesi riskine karşılık şirket alacağının tamamen
veya kısmen güvence altına alınmasını sağlayan her türlü varlık, garanti ve
kefaletler ile sözleşmeden doğan haklar” olarak tanımlanmıştır.
Yönetmelikte, “Şirketler alacaklarına ilişkin doğmuş veya doğması beklenen zararlarını
bu Yönetmelik hükümlerine, Türkiye Muhasebe Standartlarına ve Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerince Uygulanacak Tekdüzen Hesap Planı
ve İzahnamesi Hakkında Tebliğe uygun olarak muhasebeleştirir.” hükmüne yer
verilmiştir.
Yönetmeliğin 6. Maddesinde karşılıklar “Genel
karşılıklar” ve “Özel karşılıklar” olarak
düzenlenmiş; şirketlerin hangi hallerde (alacağın tahsil süresinin ne kadar
geciktiğine bağlı olarak ve diğer bazı özel hallerde) ne kadar yüzdeler ile
(%20, %50 veya %100) karşılık ayırabilecekleri düzenlenmiştir.
Aynı maddede “Şirketler, anapara, faiz veya her ikisinin tahsilinde gecikme
olmayan veya doksan günden daha az gecikme olan alacaklardan doğması
beklenen ancak miktarı kesin olarak belli olmayan zararların karşılanması
amacıyla, genel olarak ve herhangi bir işlemle doğrudan ilgili olmaksızın
karşılık ayırabilirler.” hükmüne de yer verilmiştir.
Yönetmeliğin “Teminatlar” başlıklı 8.
Maddesinde ise “Şirketler, alacaklarına
ilişkin teminatları aşağıda belirtilen teminat grupları itibariyle
sınıflandırarak takip etmek zorundadır. Teminat tutarı, sadece özel karşılık
tutarının hesaplanmasında, alacak tutarından yapılacak indirim olarak dikkate
alınır.” hükmü yer almaktadır.
“Teminatların özel karşılıkların
hesaplanmasında dikkate alınması” başlıklı 9. Maddesinde ise, “Teminatlar, Türkiye Muhasebe Standartlarına
göre değerlemeye tabi tutulur.
Teminatların değerlenmiş tutarları
alacak tutarından, aşağıda belirtilen dikkate alınma oranlarında indirilerek,
özel karşılığa tabi alacak tutarı hesaplanır. Özel karşılığa tabi alacak
tutarının belirlenmesi işlemi, her bir borçlu için şirketin münferit alacağı ve
o borçlunun teminatlarının değerlenmiş tutarları esas alınarak yapılır.
a)
Birinci grup teminatlar: Yüzde yüz (% 100)
b)
İkinci grup teminatlar: Yüzde yetmiş beş (% 75)
c)
Üçüncü grup teminatlar: Yüzde elli (% 50)
ç)
Dördüncü grup teminatlar: Yüzde yirmi beş (% 25)
Özel
karşılıkların hesaplanmasında dikkate alınacak değerlenmiş teminat tutarı
alacak miktarını aşamaz. Değerlenmiş teminat tutarının alacak tutarını aşması
durumunda, bunun sadece alacak tutarına karşılık gelen kısmına yukarıda
belirtilen dikkate alınma oranlarının uygulanması sonucu bulunacak tutar,
indirilecek tutar olarak dikkate alınır.” Düzenlemeleri yer almaktadır.
Özetle, VUK Madde 323’deki teminata
isabet eden kısım için şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağına dair
düzenlemenin benzer bir şekli bu mevzuatta da vardır diyebiliriz.
3.
7061 SAYILI KANUN İLE YAPILAN DÜZENLEME
7061 sayılı Kanunun 106. maddesi ile 6361
sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununun 16.
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) FİNANSAL KİRALAMA VE FİNANSMAN
ŞİRKETLERİ tarafından bu madde uyarınca ayrılan ÖZEL KARŞILIKLARIN tamamı,
ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul
edilir.”
Bu düzenleme
1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe girecektir. Diğer bir ifadeyle, söz
konusu vergisel avantajdan ilk olarak 2019/I. Dönem geçici vergi
beyannamesinden yararlanılması mümkün olacaktır.
Dikkat edileceği üzere, finansal
kiralama şirketlerine ve finansman şirketlerine tanınan bu vergisel avantaj,
ilgili mevzuat kapsamında “özel karşılık” olarak tanımlanan karşılıklar
içindir. “Genel karşılık” olarak düzenlenen işlemler bu mahiyette değildir ve genel karşılıklar vergisel yönden Kanunen
Kabul Edilmeyen Gider (KKEG) olmaya devam edecektir.
4.
FAKTORİNG ŞİRKETLERİ BU VERGİSEL AVANTAJIN DIŞINDA TUTULMUŞTUR
6361 sayılı Kanunun 16. Maddesine
eklenen (2) numaralı fıkrada sadece “finansal kiralama ve finansman şirketleri”
ibaresine yer verilmiştir. Dolayısıyla aynı kanun kapsamında olmakla birlikte
faktoring şirketleri bu vergisel avantajın dışında bırakılmıştır. Diğer bir
ifadeyle, faktoring şirketlerinin 6361 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelik kapsamında
ayıracakları karşılıklar vergisel yönden KKEG olmaya devam edecektir.
Bu konuda İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığı tarafından bir faktoring şirketine verilmiş 02.09.2013 tarih ve 11395140-105[323-2012/VUK-1-
. . .]-1389 sayılı özelgede “Vergi Usul
Kanunu dışındaki mevzuata göre yani "Finansal Kiralama, Faktoring ve
Finansman Şirketlerince Alacakları için Ayrılacak Karşılıklara ilişkin Usul ve
Esaslar Hakkında Tebliğ" uyarınca ayırdığınız karşılıkları, kurum
kazancınızın tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün değildir. Şayet kurum
kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınmış ise bu tutarın kanunen
kabul edilmeyen gider olarak geçici vergi ve kurumlar vergisi beyannamelerinize
ithal edilmesi gerekmektedir.” görüşü yer almıştır.
4.1.
Faktoring Şirketlerinde VUK Madde 323 Kapsamında Şüpheli Alacak Karşılığı
Ayrılmasına Maliye İdaresi’nin Yaklaşımı
Bilindiği üzere, Maliye Bakanlığı’nın
faktoring şirketlerinde VUK’nun 323. Maddesi kapsamında dava veya icra
safhasına gelen alacaklar nedeniyle ayrılan şüpheli alacaklar için oldukça katı
bir tutumu bulunmaktadır. Buna göre, söz konusu alacaklar faktoring şirketleri
tarafından gelir yazılmadığından dönem kârına, dolayısıyla vergiye tabi kazanca
bir etkisi olmadığından, bu alacaklar için karşılık ayrılmasının da mümkün
olmadığı şeklinde İdari görüş bulunmaktadır. (Bu konu hakkında verilmiş
02.09.2013 tarih ve 11395140-105[323-2012/VUK-1- . . .]-1389 sayılı özelge
halen www.gib.gov.tr özelge havuzunda kayıtlıdır.) Oysa bu görüşün aksi yönünde
çeşitli yargı kararları bulunmaktadır.
Söz konusu özelgede özetle aşağıdaki
görüş ifade edilmiştir:
“Bir alacağın ticari ve zirai kazancın elde
edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması için işletme kayıtlarına
hasılat olarak girmesi veya ticareti
yapılacak mal veya hizmetin maliyetiyle ilgisi olması gerekir.
Şüpheli
alacak karşılığı ayırıp bunu gider kaydetme imkânının sadece ticari ve zirai
işletmelere tanınmış olmasının nedeni ticari ve zirai kazançlarda, elde etmenin
tahakkuk esasına bağlanmış olmasıdır. Bunun sonucu olarak, ticari ve zirai
işletme bünyesinde satılan mal ve hizmetin bedeli henüz tahsil edilmeden
hasılata intikâl ettirilmekte ve dönem kârının oluşumunu etkilemektedir. Satış
bedeli veya hasılatın henüz alacak aşamasında iken kârın hesaplanmasında
dikkate alınmış olması, sonradan bunların işletme tarafından tahsilinin şüpheli
hale gelmesi durumunda dönem kârının fazla hesaplanması sonucunu doğuracaktır.
Bu durumun giderilmesi için, alacağın işletmeye girme ihtimalinin kaybolduğu anda
zarar yazılması zorunludur. Kısaca, şüpheli alacağın zarar kaydı, kazanç
tespitindeki tahakkuk esasını düzenleyen bir esastır. Buna göre, şüpheli alacağın karşılık ayrılarak zarar
yazılabilmesi için kârın oluşumunu etkilemiş, yani daha önce tahakkuk esasına
göre hasılat hesaplarına intikal ettirilmiş olması gerekmektedir.
Ayrıca,
anılan maddede değişiklik yapan 2365 sayılı Kanunun 55. maddesinin gerekçesinde
ise "...Karşılık ayrılmak suretiyle, zarara intikal ettirilecek alacağın
ticari ve zirai faaliyetin elde edilmesi veya idamesi ile ilgili olması, diğer
bir şekilde ifade ile alacağın daha önce
hasılat hesaplarına intikal ettirilmiş bulunması gerekmektedir...."
ifadesine yer verilmiştir.
Bu
açıklamaya göre şüpheli alacak ayrılmak
istenen tahsil edilemeyen alacağın öncelikle hasılat hesaplarına girmiş olması
gerekmektedir. Bu durumda işletmenin sonuç hesaplarını etkilemeyen, yani daha
önce kârın teşekkülünü etkilememiş bir alacağın karşılık ayrılarak zarar
yazılması mümkün değildir.
Yukarıda
yapılan açıklamalara göre, hasılat kaydedilmeyen alacaklara şüpheli alacak
karşılığı ayrılması mümkün bulunmadığından, faktoring şirketlerinin hasılat kaydetmedikleri alacakları için
şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün değildir.”
Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi Eylül 2014
sayısında yayınlanan yazımızda bu konuya dair görüşlerimize detaylı olarak yer
vermiştik. Söz konusu yazımızda özelgede yer verilen görüşün aksi yönde yargı kararlarına
örnek vermiş ve ayrıca yine Maliye İdaresi tarafından gelir yazılmayan ama
ticari faaliyet ile ilgili olan bazı alacaklara şüpheli alacak karşılığı
ayrılmasına müsaade eden özelgelerine de
örnekler vermiştik.
Faktoring şirketlerinin faktoring işleri
dışında bir faaliyet icra etmeleri yasal olarak mümkün değildir. Faktoring
şirketlerinin ticari maliyeti temel olarak temlik aldıkları alacaklar karşılığı
müşterilerine yaptıkları ödemelerdir. Temlik alınan alacağın nihai aşamada hiç bir
şekilde tahsil edilememesi halinde doğal olarak faktoring şirketileri zarar
etmektedir; zira sermayeleri aşınmaktadır. Yukarıdaki özelgede dahi “bir alacağın ticari ve zirai kazancın elde
edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması için işletme kayıtlarına
hasılat olarak girmesi veya ticareti
yapılacak mal veya hizmetin maliyetiyle ilgisi olması gerekir” denmişken, faktoring şirketinin
varlıkları arasından çıkan ama sonrasında geri dönüşü olmayan (tahsil
edilemeyen) nakit, bu şirketlerin ticaretini yaptıkları hizmetin maliyeti
değildir de nedir? Söz konusu yazımızda yukarıdaki özelgenin aksi yönden
hükümler içeren Danıştay kararlarına da yer vermiştik.
5.
SONUÇ
7061 sayılı Kanun ile 6361 sayılı
Kanunda yapılan düzenleme finansman şirketleri ve finansal kiralama şirketleri
açısından gayet yerinde ve ciddi vergisel avantajlar sağlayacak bir
düzenlemedir. Keza, bana ve sigorta şirketlerinin de ilgili mevzuat kapsamında
ayıracakları bazı karşılıklar Vergi Usul Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nda
yer alan hükümler dahilinde kabul edilebilmektedir. Benzer düzenlemenin finans
sektöründe faaliyet gösteren bu şirketlere de sağlanması gayet mantıklı ve
doğrudur. Dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntı; finansal kiralama
şirketlerine ve finansman şirketlerine tanınan bu vergisel avantaj, ilgili
mevzuat kapsamında “özel karşılık” olarak tanımlanan karşılıklar içindir ve “genel
karşılık” olarak düzenlenen işlemler bu mahiyette değildir ve genel karşılıklar
vergisel yönden KKEG olmaya devam edecektir.
Faktoring şirketleri de finans
sektöründe faaliyet gösteren ve doğal olarak alacak tahsil riski taşıyan
kurumlardır. Maliye Bakanlığı’nın faktoring şirketlerine karşı olan bu olumsuz
yaklaşımı bizce doğru değildir. 6361 sayılı Kanunun 16. maddesine eklenen (2)
numaralı fıkrasının faktoring şirketleri tarafından uygulanabilmesi yönünde
yasal düzenleme yapılması bizce adaletli bir yaklaşım olacaktır.
6361 sayılı Kanundaki bu düzenleme
faktoring şirketleri dahil edil(e)meyecek olsa dahi, daha önceki makalemizde değerlendirmelerimiz
ve yargı içtihatları doğrultusunda ifade ettiğimiz üzere, faktoring
şirketlerinin “şüpheli alacak karşılığı” sorununun artık kalıcı; uygulama ve
yargı kararları ile paralel bir şekilde çözülmesi gerekmektedir kanaatindeyiz.
Aksi halde vergi müfettişleri incelemelerinde özelgelere uymak zorunda
kaldıkları için bu konuyu sürekli eleştirmek, mükellefler ise dava açarak
tarhiyatı yargıya taşımak zorunda kalacaklardır. Bu ise gereksiz bir zaman, emek
ve bütçe israfından başka bir şey değildir. Çözüm yolu olarak, Maliye
Bakanlığı’nın tıpkı tahsil edilemeyen (hasılat yazılmamış) KDV’de olduğu gibi
faktoring alacaklarının tamamı üzerinde şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceği
yönünde bir genel tebliğ yayınlamasının veya hasılat yazılmayan ancak ticari faaliyet
ile bağlantılı olarak ortaya çıkan (ticari faaliyetin bir maliyeti olan) avans
mahiyetindeki alacaklarda olduğu gibi konuyu değerlendirerek faktoring
işlemlerinde şüpheli alacak karşılığı ayrılmasına dair özelge bazındaki
görüşünün güncellenmesinin faydalı olacağı kanaatindeyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder