İKALE SÖZLEŞMELERİNİN GELİR VERGİSİ TEVKİFATI, SİGORTA PRİMİ, SÖZLEŞME DAMGA VERGİSİ BOYUTU İLE MUHASEBELEŞTİRME ZAMANI AÇISINDAN İNCELENMESİ
İKALE
SÖZLEŞMELERİNİN GELİR VERGİSİ TEVKİFATI, SİGORTA PRİMİ, SÖZLEŞME DAMGA VERGİSİ BOYUTU
İLE MUHASEBELEŞTİRME ZAMANI AÇISINDAN İNCELENMESİ
Güray ÖĞREDİK
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
MAZARS DENGE
Direktör
Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi Ağustos 2017 sayısında yayınlanmıştır.
ÖZET
İkale sözleşmeleri kapsamında işlem
tesis edilirken genellikle sözleşmenin damga vergisi ihmal edilebilmektedir.
Oysa ücret kapsamındaki bu ödemeler üzerinden binde 7,59 oranında hesaplanacak
damga vergisi kesintisi ile vergiye tabi kağıt (sözleşme) üzerinden binde 9,48
oranında hesaplanması gereken damga vergisi birbirinden tamamen farklı vergi
konularıdır. Diğer taraftan ikale sözleşmelerinin doğal olarak kıdem
tazminatını da içerdiği Maliye tarafından 2010 sonrası özelgelerde kabul
edilmişken, SGK tarafından bu konuda bir açıklama yapılmamış ve 5510 sayılı
Kanunun 80. Maddesinde yer alan “…iş sonu
tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme….prime esas kazanca
tabi tutulmaz.” düzenlemesi için uygulamayı yönlendirici bir düzenleme
yayınlanmamıştır. Gerek Maliye Bakanlığı gerekse SGK tarafından ikale
sözleşmelerini her yönüyle ele alan idari düzenlemeler (genel tebliğ ve
genelge) yayınlanması faydalı olacaktır.
ANAHTAR
KELİMELER
İkale sözleşmesi, bozma sözleşmesi,
kıdem tazminatı, ihbar ikramiyesi, iş güvencesi, iş sonu tazminatı, sözleşme
damga vergisi, gelir vergisi, sigorta primi, tahakkuk, tazminat, ödeme zamanı
1.
GİRİŞ
İkale sözleşmelerine dair herhangi bir
yasal metinde düzenleme bulunmamaktadır. İkale sözleşmesine dair yapılan
ödemelerin bir kısmının kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, izin ücreti..v.b.
gibi çeşitli ücret unsurlarını barındırdığı düşünülmektedir. Bununla birlikte
bu düşünceye zemin olabilecek herhangi bir yasal düzenleme ya da idari görüş
yoktur. Sadece Maliye özelgelerinde 2010 sonrasında bu ödemelerin aynı zamanda
kıdem tazminatını da içerdiği ve kıdem tazminatını içeren kısmın gelir
vergisinden istisna olacağı yönünde görüşler verilmeye başlanmıştır. Uygulamada
sigorta primleri boyutunda da farklı bazı düşünce ve görüşler olmakla birlikte,
ödemeler sigorta primine esas kazanca dahil edilmektedir.
Ödemelerin tamamı üzerinden ücret
ödemelerinde geçerli olan damga vergisi oranı dikkate alınmak suretiyle damga
vergisi kesintisi yapılması gerekliliği husunda herhangi bir tereddüt
bulunmamaktadır. Ancak bu işlem için düzenlenen sözleşmenin de ayrıca damga
vergisine tabi olması gerekliliği uygulamada kimi zaman unutulabilmektedir. Ya
da ücret ödemesi üzerinden damga vergisi hesaplandığı için ilaveten başka bir
damga vergisi hesabına daha gerek olmayacağı kanaatine oluşabilmektedir.
Yazımızda işte bu sözleşmeler üzerinden hesaplanması gereken “sözleşme damga
vergisi” konusuna dikkat çekilmek istenmektedir. Konu işlenirken doğal olarak
ödemeler üzerinden gündeme gelecek gelir vergisi ve sigorta primi konuları da
işlenmiş ve görüşlerimize yer verilmiştir.
2.
İKALE SÖZLEŞMELERİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ
İkale, işçi ile işverenin karşılıklı ve
birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile oluşan bozma sözleşmesidir.
Niteliği itibariyle bir sözleşme olduğundan ikale, tarafların serbest
iradelerine dayanmalıdır. Bu nedenledir
ki, tarafların anlaşmasıyla iş akdinin sona erdirilmesi durumu bir fesih
sayılmaz. Zira fesih, tek taraflı irade beyanıyla sözleşmeyi sona erdiren ve
bozucu yenilik doğuran bir haktır. Dolayısıyla ikale, iş akdinin fesih dışında
sona ermesi durumunda karşımıza çıkmaktadır.[1]
İkale kurumu genel olarak işveren
yararına sonuçlar doğurmaktadır. Nitekim iş sözleşmesinin ikale sözleşmesiyle
sona erdirilmesi, fesih anlamına gelmediği için iş akdinin feshine bağlanan
hukuki sonuçlar sözleşmenin anlaşmayla sona erdirilmesinde söz konusu
olmayacaktır. Bozma sözleşmesi yoluyla iş sözleşmesi sona eren işçi, iş
güvencesinden yoksun kalacağı gibi, kural olarak feshe bağlı haklar olan ihbar
ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamayacaktır. Yine 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu kapsamında işsizlik sigortasından da yararlanamayacaktır.
Bütün bu hususlar, İş Hukukunda hâkim olan işçi lehine yorum ilkesi dikkate
alınarak, ikalenin ( bozma sözleşmesinin ) geçerliliği noktasında işçi lehine
değerlendirmenin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Her şeyden önce bozma sözleşmesi
yapma konusunda icapta bulunanın makul bir yararının olması gerekir. Makul
yarar ölçütü, bozma sözleşmesi yapma konusunda icabın işçiden gelmesi ile
işverenden gelmesi ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak ele alınmalıdır.
Öte yandan doktrinde bazı yazarlara göre ikale sonucunda işçinin uğrayabileceği
kayıplar konusunda işverenin işçiyi bilgilendirmesi ve aydınlatması hususuna
ilişkin olarak bir çaba göstermesi beklenmektedir. Zira, normal şartlarda bir
işçinin iş akdinin feshinden kaynaklanan haklarından vazgeçerek ikale
sözleşmesini tercih etmesi, hayatın olağan akışına ters bir durum olmasından
mütevellit işçisini gözeten işverenin ikalenin hukuki sonuçları konusunda
bilgilendirme yükümlülüğünün doğması kanımızca makuldür.[2]
Kural olarak, ikale sonrası, işsizlik
ödeneği ve iş güvencesi sisteminden yararlanılamamaktadır. Diğer bir deyişle
bir ikale yapılması için mutlaka kıdem-ihbar dışında çalışana makul yarar
olarak adlandırılan ilave bir ödemenin yapılması gerekir. Bu durumda, herhangi ek bir makul yarar
olmadan sadece ihbar ve kıdem verilmiş olması halinde ikale sözleşmesi olarak
kabul edilmeyecek ve işe iade riski gündeme gelebilecektir.[3]
İş sözleşmesini sona erdiren durumlardan
birincisi, belirli süreli iş sözleşmesinde sürenin dolmasıdır. Sözleşme belirli
veya belirsiz süreli de olsa ikinci sona erme sebebi, işçinin ölümüdür.
Üçüncüsü ise; tarafların anlaşması (ikale sözleşmesi) ile iş sözleşmesinin sona
erdirilmesidir. İkale sözleşmesi kanunda açıkça düzenlenmiş değildir. Bu olanak
gerek öğreti tarafından ve gerekse yargı kararları ile “sözleşme özgürlüğü”
çerçevesinde kabul edilmektedir. Dayanağını Anayasadan alan sözleşme özgürlüğü
ilkesi (Anayasa md. 48; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 26) taraflara
sözleşme yapma, bunun içeriğini belirleme ve sözleşmeyi sona erdirme
yetkilerini verir. Bu bakımdan, iş sözleşmesi de -ister belirli süreli, isterse
belirsiz süreli olsun- işçi ile işverenin anlaşması üzerine sona erdirilebilir.
İş sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin bu anlaşmaya (sözleşmeye),
uygulamada “ikale” denilmektedir. Yargıtay bunun için “bozma sözleşmesi”
terimini de kullanmaktadır. İkale,
Arapça kökenli bir kavramdır; mevcut bir sözleşmenin iki tarafın anlaşmasıyla
ortadan kaldırılması anlamını taşır. Açıkçası, ikale, iki taraflı bir hukuki
işlemdir; öneri (icap) ve kabul ile oluşur. Belirtilen özelliği dolayısıyla,
ikale bir “bozma sözleşmesi”dir, böyle olduğu için de Borçlar Kanununun genel
hükümlerine tabidir (Sözleşmenin Konusu, İrade Sakatlıkları, İcap ve Kabulün
Gerçekleşmesi) (Yargıtay 9. H.D, 21.4.2008, E. 31287, K. 9600). [4]
Belirtildiği gibi ikale sözleşmesi İş
Kanunu ve yürürlükteki Borçlar Kanununda düzenlenmemiştir. Dolayısıyla ikaleye ilişkin sorunlar yargı kararlarıyla
çözülmeye çalışılmaktadır. 1475 sayılı İş Kanunu döneminde uygulamada hemen
hiç rastlanmayan iş sözleşmesi ile ilgili ikale sözleşmesi, 4857 sayılı İş
Kanununun uygulanması sürecinde büyük önem kazanmıştır. İş sözleşmesinin sona
erdirilmesinde ikale sözleşmesi yapılması, iş güvencesi hükümlerinin
uygulanmasını önleme işlevine sahiptir. İş sözleşmesinin ikale sözleşmesi
imzalanarak tarafların karşılıklı anlaşmaları ile sona erdiği durumlarda,
işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanmasına olanak bulunmamaktadır. İkale
sözleşmelerinin yaygınlaşmasının başlıca nedeni de budur. [5]
İkale sözleşmesinin şekli, yapılması,
kapsam ve geçerliliği konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin
esas alınması gerekmektedir. Buna karşılık işçinin iş sözleşmesinin işverence
feshine bağlı olan ihbar ve kıdem tazminatları ile iş güvencesi hükümlerinin ve
işsizlik sigortasının sağlayacağı hukuki olanaklardan kendi iradesi ile
karşılıksız vazgeçmesini düşünmek güç olduğundan ikalenin yorumunda iş
sözleşmesinin yorumunda olduğu gibi, genel hükümlerin yanı sıra iş hukukundaki
“işçi yararına yorum” ilkesi de göz önünde bulundurulacaktır. Uygulamada
sıklıkla karşılaşılan bir durum da işçilerin işverenleri ile olan iş
sözleşmelerini ilgili tüm alacakların verilmesi suretiyle istifa dilekçesi
vererek feshetmeleridir. Verilen bu dilekçelerde iş sözleşmesine bağlı tüm
alacakların verilmesi şartı ile istifa edildiğine dair ibarelere yer
verilmektedir. Ancak işçiler kendi el yazıları ile istifa etmiş olsalar da
istifa dilekçelerini ilgili alacaklarını alma koşuluyla şartla
bağlamadıklarından, bu durum Yargıtay nezdinde istifa değil de işçiden gelen
bir ikale teklifi olarak nitelendirilmektedir.[6]
3.
İKALE SÖZLEŞMESİ KAPSAMINDAKİ ÖDEMELERİN VERGİSEL BOYUTU
İkale sözleşmesi kapsamında yapılacak
ödemelerin yasal sınırlamalar dahilinde hesaplanacak kıdem tazminatı tutarına
isabet eden kısmı gelir vergisinden istisna olacak, kıdem tazminatı tutarını
aşan kısmı ise gelir vergisine tabi olacaktır.
Büyük Mükellefler Vergi Dairesi
Başkanlığı tarafından verilen 15.12.2010 tarihli ve B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK-94-53
sayılı özelgede aşağıdaki görüşe yer verilmiştir.
“Bu
açıklamalar çerçevesinde, 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi kapsamında
ödenen kıdem tazminatının, çalışanın geçmişte işverene verdiği hizmet karşılığı
yıpranmasının bedeli olarak ödenen bir tazminat niteliğinde olduğu
düşünüldüğünde, tarafların iş sözleşmesini karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle
sona erdirmesi dolayısıyla, çalışana genellikle o işyerindeki çalışma süresi de
dikkate alınarak yapılan ödemenin, aynı mahiyette bir kıdem tazminatını
içerdiğinin kabulü gerekir. Dolayısıyla, iş akdinin taraflarca karşılıklı
olarak anlaşılmak suretiyle sona erdirilmesi dolayısıyla çalışana ödenmesi
öngörülen tutarın; İş akdinin 1475 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca fesh
edilmesi halinde aynı çalışanın hak edeceği kıdem tazminatına tekabül eden
kısmının Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 7 nci bendi uyarınca kıdem
tazminatı olarak dikkate alınması ve bu çerçevede söz konusu tutarın gelir
vergisinden istisna edilmesi, bu tutarı aşan kısmının ise hangi ad altında
ödenmiş olursa olsun gelir vergisine tabi tutulması gerekmektedir.
Buna
göre, iş akitleri ikale sözleşmesi ile sona erdirilen çalışanlarınıza bu
sözleşme uyarınca yapılacak ödemenin 1475 sayılı Kanunun 14 üncü maddesine göre
hesaplanacak kıdem tazminatına tekabül
eden kısmının gelir vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmakta olup, bunu
aşan kısmın ise ücret olarak gelir vergisi tevkifatına tabi tutulacağı tabiidir.”
İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı
tarafından verilen 08.03.2017 tarih ve 84098128-120.03.05[25-2016-2]-7775
sayılı özelgede aşağıdaki görüş verilmiştir.
“Bu
açıklamalar çerçevesinde, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar
Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunun 6'ncı maddesi kapsamında
ödenen kıdem tazminatının, çalışanın geçmişte işverene verdiği hizmet karşılığı
yıpranmasının bedeli olarak ödenen bir tazminat niteliğinde olduğu
düşünüldüğünde, tarafların iş sözleşmesini karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle
sona erdirmesi dolayısıyla, çalışana genellikle o işyerindeki çalışma süresi de
dikkate alınarak yapılan ödemenin, aynı mahiyette bir kıdem tazminatını
içerdiğinin kabulü gerekir. Dolayısıyla, iş akdinin taraflarca karşılıklı
olarak anlaşılmak suretiyle sona erdirilmesi dolayısıyla çalışana ödenmesi
öngörülen tutarın; İş akdinin 5953 sayılı Kanun uyarınca feshedilmesi halinde
aynı çalışanın hak edeceği kıdem tazminatına tekabül eden kısmının Gelir
Vergisi Kanununun 25'inci maddesinin 7'nci bendi kapsamında kıdem tazminatı
olarak dikkate alınması ve bu çerçevede söz konusu kıdem tazminatının hizmet
erbabının 24 aylığını aşmayan miktarının (hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler
kıdem tazminatı sayılmaz.) gelir vergisinden istisna edilmesi, bu tutarı aşan
kısmının ise hangi ad altında ödenmiş olursa olsun gelir vergisine tabi
tutulması gerekmektedir.
Buna
göre, iş akdinizin ikale sözleşmesi ile sona ermesi nedeniyle bu sözleşme
uyarınca ödenen 5953 sayılı Kanunun 6'ncı maddesine göre hesaplanacak kıdem tazminatının, 24 aylık maaşınızı
aşmayan kısmının gelir vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmakta olup,
bunu aşan kısmın ise ücret olarak gelir vergisi tevkifatına tabi tutulacağı
tabiidir.”
Oysa daha eski tarihli özelgelerde bu
ödemelerin tazminat değil, ücret olarak değerlendirilmesi ve Gelir Vergisi
Kanununun ilgili maddeleri uyarınca vergilendirmeye tabi olması gerektiği yönünde
görüş veriliyordu. (Örnek: İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 03.06.2008
tarihli ve 12268 sayılı özelgesi)
Kişisel kanaatimiz de açıkçası bu
yöndedir. Zira burada 1475 sayılı Kanunun 14. Maddesinde yer verilen kıdem
tazminatına hak kazanmayı sağlayacak herhangi bir husus söz konusu değildir.
Konumuz özelinde değerlendirecek olursak, işveren işçiyi işten çıkarmamaktadır.
Tabii özü itibariyle bakacak olursak, işçi ve işveren ikale sözleşmesi yapacak
safhaya geldiyse kuvvetle muhtemel kurulan iş akdinde bir sorun oluşmuştur ve
öyle ya da böyle işveren çalışanını işten çıkarmak istemektedir diyebiliriz.
Sadece burada her iki tarafın da karşılıklı anlaşması yoluyla sulh sağlanarak
iş akdi sonlandırılmak istenmektedir. Ancak özüne bakacak olursak tabii işveren
çalışanı işten çıkarmak niyetindedir diyebiliriz. Ama şeklen ortada bir işe son
verme hâli olmayacaktır. Her ne kadar Maliye özelgelerinde “1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi
kapsamında ödenen kıdem tazminatının, çalışanın geçmişte işverene verdiği
hizmet karşılığı yıpranmasının bedeli olarak ödenen bir tazminat niteliğinde
olduğu düşünüldüğünde, tarafların iş sözleşmesini karşılıklı olarak anlaşmak
suretiyle sona erdirmesi dolayısıyla, çalışana
genellikle o işyerindeki çalışma süresi de dikkate alınarak yapılan ödemenin,
aynı mahiyette bir kıdem tazminatını içerdiğinin kabulü gerekir.”
şeklinde bir yoruma yer veriliyor olsa da, SGK’ya sigortalının işten çıkış
nedeni hakkında bildirilecek kodun da buna uygun olması gerekir. Aksi halde
yapılan ödemenin kıdem tazminatına isabet eden kısmı bizce sorgulanmaya açık
olacaktır. Örneğin uygulamada yaygın olarak “22-Diğer nedenler” kodunun
kullanıldığı görülmektedir. Bu kod ile sona erdirilen bir iş akdine istinaden
kıdem tazminatı adı altında ödeme yapıldığını düşünmek (1475 sayılı Kanunun 14.
Maddesindeki kıdem tazminatı ödeme şartlarının sağlandığını kabul etmek) pek
doğru olmayacaktır kanaatindeyiz.
Bununla birlikte, bilindiği üzere vergi
müfettişleri yapacakları vergi incelemelerinde özelgelerdeki görüşlere
tespitlerini ve eleştirilerini yapmak zorundadırlar. İlgili düzenlemelere göre,
özelgelere aykırı olacak şekilde rapor yazılması mümkün değildir. Bu durumda,
Maliye’nin özelge düzeyindeki görüşü değişmediği sürece ikale kapsamında
ödemelerin kıdem tazminatına isabet kısmı gelir vergisinden istisna tutulabilir
düşüncesindeyiz.
Diğer taraftan, ikale sözleşmesi
kapsamında yapılan ödemelerin tamamı ücret mahiyetinde olduğundan, bu ödemeler
ücret hesaplamalarında geçerli olan oran üzerinden (binde 7,59) damga vergisi kesintisine tabi olacaktır.
4.
İKALE SÖZLEŞMESİ KAPSAMINDAKİ ÖDEMELERİN SİGORTA PRİMİ BOYUTU
Hizmet erbabına (sigortalıya) yapılacak
bu ödemelerin 5510 sayılı Kanun kapsamında
sigorta primi hesaplamalarına
ve 4447 sayılı Kanun kapsamında işsizlik
sigortası primi hesaplamalarına konu edilip edilmeyeceği ise tartışma
konusu olabilir. Zira 5510 sayılı Kanunun 80. Maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi aşağıdaki gibidir:
“Ayni
yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev
tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu
tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti,
ihbar ve kasa tazminatları ile Kurumca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek
yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel
sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı
asgari ücretin % 30'unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel
emeklilik katkı payları tutarları, prime
esas kazanca tabi tutulmaz.”
İkale sözleşmesi adı altında yapılan
ödemelerin tamamının veya kıdem tazminatına isabet eden kısmının sigorta primi
ve işsizlik sigortası primine tutulmayacağı hakkında SGK tarafından yapılmış
herhangi düzenleme bulunmamaktadır. Yukarıdaki yasa metninde yer alan “…..kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme…..”
ifadesinin uygulamada nasıl karşılık bulduğuna veya bulacağına dair SGK
tarafından yayınlanmış herhangi bir görüş ya da düzenleme bulunmamaktadır.
Aslına bakılacak olursa, ikale
sözleşmesi ile yapılan ödemeye “tazminat” denmesi de uygulamada gelişmiştir.
Zira herhangi bir yasal metinde böyle bir tazminat konusu düzenlenmemiştir.
Uygulamada ikale sözleşmesi ile sigortalı ve işveren karşılıklı olarak
anlaşmakta, anlaşma tarihi ile hesaplanan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı,
izin ücreti..v.d. tüm adlar altındaki tutarlar (ve hatta bunların üzerine
prim/ikramiye mahiyetinde bir miktar daha ilave edilerek) sigortalıya
ödenmektedir. Dolayısıyla aslında sözleşme kapsamında uzlaşı sonucu yapılan
bazı ödemeler söz konusudur. Bunlardan bir kısmının kıdem tazminatı olarak
adlandırılması uygulamada sadece Maliye özelgelerinde söz konusu olmaktadır.
Kaldı ki uygulamada işten çıkış kodlarında da bu şekilde bir kod bulunmamakta
olup genellikle "22-diğer nedenler" kodu kullanılmakta ve bu durumda İŞKUR
tarafından işsizlik maaşı ödenmemektedir.
İkale sözleşmesi yapılmış olmasına
rağmen işverenler işçinin işsizlik ödeneği alabilmesini temin amacıyla gerçeğe
aykırı bildirimde bulunarak (04) kod numarasıyla “belirsiz süreli iş
sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirmeden feshi” bölümünü
işaretleyebilmekte ve bu yolla bir anlamda İŞKUR’u “yersiz olarak işsizlik
ödeneği vermek” konumuna ittikleri için zarara uğratmaktadır. Bu durumda İŞKUR’
un işverenlere karşı rücu davası açması riski söz konusu olabilecektir. [7]
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu’nun 80/b maddesinde yer alan hükümde kıdem tazminatının
yanında “kıdem tazminatı mahiyetindeki
toplu ödeme” de prime esas kazancın tespitinde dikkate alınmayacak
unsurlardan sayılmıştır. Yrg. 9. HD.’nin, 20.02.2012 tarih ve E: 2012/5869, K:
2012/4685 sayılı kararında da belirtildiği üzere ikale sözleşmesi ile ödenen
tutar kıdem tazminatı mahiyetinde bir toplu ödeme olup, hesaplanırken kıdem
tazminatı tavanının da göz önüne alınması gerekir. Gerek Yargıtay’ın yaklaşımı, gerekse Maliye
İdaresinin son görüşü doğrultusunda, ikale sözleşmesi sonucu ödenen kıdem
tazminatının, 1475 sayılı eski İş Kanunu’nun 14. maddesinde sayılan kıdem
tazminatı niteliğinde olduğu görüşü ağır basmaktadır. Bu yaklaşım kabul
edildiğinde, ödenen tazminatın 5510 sayılı Kanun’da yer alan istisnadan
yararlanabileceği ve prime esas kazancın tespitinde dikkate alınmayacağı
söylenebilir.[8]
Bize göre, ikale sözleşmesi adı altında
yapılacak ödemelerin sigorta primi ve işsizlik sigortası primi hesaplamalarına
(ilgili aydaki SPEK tavanı da dikkate alınarak) dahil edilmesi gerekmektedir
kanaatindeyiz.
İkale sözleşmesine bağlı ödenecek
tazminatlar, aslı itibariyle yasal bir tazminat olmadığından, bir başka ifade
ile tazminat karşılığı olduğundan; sigorta primine tabi tutulmalıdır[9]
görüşü uygulamada genel olarak hakimdir diyebiliriz.
5.
İKALE SÖZLEŞMELERİNDE “SÖZLEŞME DAMGA VERGİSİ”
Damga Vergisi Kanunu’nun (DVK) 1.
Maddesine göre, Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlar Damga Vergisine
tabidir. Kanundaki kağıtlar terimi, yazılıp imzalamak veya imza yerine geçen
bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi
bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler
ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri
şeklinde oluşturulan belgeleri ifade etmektedir.
Aynı Kanunun 4. Maddesine göre, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini
için o kağıdın mahiyetine bakılır ve buna göre tabloda yazılı vergisi bulunur.
Kağıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda
kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun
ettiği hüküm ve manaya bakılacaktır. Mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt
üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine
nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınır.
Yukarıda yapılan açıklamalar sonucunda,
genel hukuk ve borçlar kanunu kapsamında tanzim edilecek olan bir ikale sözleşmesinin, DVK
madde 1’de yer verildiği şekli ile bir
durumu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek bir kağıt mahiyetinde
olduğu açıktır. Buna bağlı
olarak DVK’na ekli (1) sayılı tabloda sözleşmeler için belirlenen oranda (binde
9,48) damga vergisine tabi tutulması gerekir.
Uygulamada, ikale sözleşmesi
kapsamındaki ödemeler üzerinden hesaplanan binde 7,59 oranındaki damga vergisi
kesintisi ise sözleşme mahiyetindeki kağıtlar içinde hesaplanması gereken binde
9,48 oranındaki damga vergisinin birbirine karıştırıldığı; zaten ücret ödemesi
üzerinden damga vergisi hesaplandığı için kağıt üzerinden ayrıca damga vergisi
hesaplanamayacağı gibi yanlış bir kanaat oluşabilmektedir.
6.
İKALE SÖZLEŞMESİNE KONU UNSURLARIN MUHASEBELEŞTİRİLMESİ (GİDER YAZILACAKLARI
ZAMANIN TESPİTİ)
Bilindiği gibi GVK Madde 40/3’e göre, işle
ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve
tazminatlar, safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin
indirilmesi kabul edilir. Bu madde hükmünden hareketle pratikte karşılaşılan en
klasik uygulamada kıdem tazminatının fiilen ödendiği tarihte gider
yazılabileceği yönündeki Maliye İdaresi görüşüdür.
Ticari kazancın tespitinde tahakkuk
esası geçerlidir. Ancak yukarıdaki yasa hükmü dönemsellik ve tahakkuk esasından
bir kopma olarak görülüp, fiilen ödeme yapılan tarihte söz konusu unsurların
giderleştirilmesi anlamına gelmektedir. Yukarıda çeşitli bölümlerde de ifade
edildiği üzere, ikale sözleşmesi ile çalışana yapılan ödemeler özü itibariyle
aslında birer tazminattır ve buna bağlı olarak tamamı ödendiği tarihte gider
yazılmalıdır denilebilir. Bu görüşe sahip olanlara göre, “işçi ve işveren
arasındaki iş akdini sona erdiren ikale sözleşmesine istinaden işçiye yapılan
ödemeler esasen kıdem tazminatı niteliğinde olduğundan, ikale sözleşmesine göre
yapılan ödemelerin, ticari kazancın tespitinde fiilen ödemenin
gerçekleştirildiği dönemde indirim konusu yapılması gerekmektedir. Tahakkuk
etmiş olsa bile ödemesi yapılmamış kıdem tazminatlarının ticari kazancın
tespitinde indirim konusu yapılmaması gerekmektedir.[10]”
Ancak, ikale sözleşmesi ile tespit
edilen toplam ödeme tutarının bir kısmının kıdem tazminatı, bir kısmının ihbar
tazminatı, bir kısmının kullanılmayan izinlerin karşılığı ve diğer kısmının ise
çalışana sağlanan ek menfaatler olduğu gibi detaylı bölümlemeler yapılması
halinde (ki fiili uygulamada bu şekilde bölümleme yapılması gerekmektedir, zira
Maliye özelgelerinde kıdem tazminatına isabet eden tutarın gelir vergisinden
istisna tutulabileceği görüşü yer almaktadır); kıdem ve ihbar tazminatının
fiilen ödendiği tarihte, diğer tutarların ise dönemsellik ilkesi de dikkate
alınmak suretiyle tahakkuk ettikleri tarihte gider yazılması gerektiği görüşü de
söz konusu olabilir.
İş sözleşmesinin ikale yoluyla sona
erdirilmesi halinde, sözleşme geçmişe etkili olarak değil, ikalenin yapıldığı
tarihten ya da vade öngörülmüşse vade tarihinden itibaren ileriye dönük olarak
hüküm ifade edeceğinden[11]
dolayı, sözleşme kapsamındaki tutarların fiilen ödendikleri tarihte gider
yazılması gerektiği görüşü daha ağır basmaktadır diyebiliriz.
7.
SONUÇ
Güncel özelgeler dahilinde, ikale
sözleşmesi kapsamındaki ödemelerin kıdem tazminatı tutarına isabet eden kısmı
gelir vergisi kesintisine tabi olmayacaktır diyebiliriz. Ancak aksi yönde
görüşler de bulunmaktadır. Bununla birlikte Maliye’nin özelge düzeyindeki
görüşü değişmediği sürece bu yönde işlem tesis edilmesinde vergisel sakınca
bulunmamaktadır diyebiliriz.
Sözleşme kapsamındaki ödemelerin tamamı
ücret mahiyetinde binde 7,59 oranındaki damga vergisi kesintisine tabi olacak; bununla
birlikte sözleşmenin kendisi ayrıca binde 9,48 oranında damga vergisine tabi
olacaktır. Son olarak, ikale sözleşmesi kapsamındaki ödemeler sigorta primi ve
işsizlik sigortası primi kesintilerine tabi olacaktır.
İkale sözleşmelerinin doğal olarak kıdem
tazminatını da içerdiği Maliye tarafından 2010 sonrası verilen özelgelerde
kabul edilmişken (2010 öncesi farklı özelgeler bulunmaktadır), SGK tarafından
bu konuda bir açıklama yapılmamış ve 5510 sayılı Kanunun 80. Maddesinde yer
alan “…iş sonu tazminatı veya kıdem
tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme….prime esas kazanca tabi tutulmaz.”
düzenlemesi için uygulamayı yönlendirici bir düzenleme yayınlanmamıştır. Gerek
Maliye Bakanlığı gerekse SGK tarafından ikale sözleşmelerini her yönüyle ele
alan idari düzenlemeler (genel tebliğ ve genelge) yayınlanması faydalı
olacaktır. Tabii her şeyden önce ikale sözleşmelerinin sadece Yargıtay
içtihatları ile düzenlenen bir konu olmaktan çıkarılıp, İş Kanunu özelinde
başlı başına yasal bir düzenlemeye kavuşturulması yukarıda olması gerektiğini
ifade ettiğimiz idari düzenlemeler için çok daha sağlam bir yasal zemin
hazırlamış olacaktır.
KAYNAKLAR:
Cem Baloğlu, “İş Sözleşmesinin İkale
Yoluyla Ortadan Kaldırılması”, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Mart 2014
Ersin Nazalı, Ömer Emen, Büşra Kahraman,
“İkale Sözleşmeleri ve İkale Sözleşmesi Uyarınca İşçiye Ödenen Tazminatların
Vergisel Yönden Değerlendirilmesi”, http://www.nazali.av.tr/islem/haber/131 (Erişim:
12.7.2017)
Hasan Dilmenli, “İkale (Bozma) Sözleşmesi-Dikkat
Edilmesi Gereken Hususlar”, https://tr.linkedin.com/pulse/ikale-bozma-sozlesmesi-dikkat-edilmesi-gereken-hasan-dilmenli (Erişim:
12.7.2017)
Murat YETİK, “İş
Sözleşmesinin Karşılıklı Anlaşma (İkale Ya Da Bozma Sözleşmesi) İle Sona
Ermesi” http://www.alomaliye.com/2013/11/05/is-sozlesmesinin-karsilikli-anlasma-ikale-ya-da-bozma-sozlesmesi-ile-sona-ermesi/
(Erişim: 17.04.2017)
Resul Kurt, “İkale
sözleşmesinde “makul yarar” şart”, Dünya Gazetesi, 29 Nisan 2016, https://www.dunya.com/kose-yazisi/ikale-sozlesmesinde-makul-yarar-sart/27974
(Erişim: 12.7.2017)
Utku Gelbal, “İkale
Sözleşmesi Sonucu İşçiye Ödenen Kıdem Tazminatının Vergisel Sonuçları” http://www.verginet.net/dtt/1/ikale-sozlesmesi-tazminat-vergi.aspx
(Erişim: 12.7.2017)
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 03.06.2008 tarihli
ve 12268 sayılı özelgesi
İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 08.03.2017 tarih
ve 84098128-120.03.05[25-2016-2]-7775 sayılı özelgesi
Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın
15.12.2010 tarihli ve B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK-94-53 sayılı özelgesi
[1] Ersin
Nazalı, Ömer Emen, Büşra Kahraman, “İkale Sözleşmeleri ve İkale Sözleşmesi
Uyarınca İşçiye Ödenen Tazminatların Vergisel Yönden Değerlendirilmesi”, http://www.nazali.av.tr/islem/haber/131
(Erişim: 12.7.2017)
[2] Ersin
Nazalı, Ömer Emen, Büşra Kahraman; a.g.m.
[3] Resul
Kurt, “İkale sözleşmesinde “makul yarar” şart”, Dünya Gazetesi, 29 Nisan 2016, https://www.dunya.com/kose-yazisi/ikale-sozlesmesinde-makul-yarar-sart/27974
(Erişim: 12.7.2017)
[4] Murat
YETİK, “İş Sözleşmesinin Karşılıklı Anlaşma (İkale Ya Da Bozma Sözleşmesi) İle
Sona Ermesi” http://www.alomaliye.com/2013/11/05/is-sozlesmesinin-karsilikli-anlasma-ikale-ya-da-bozma-sozlesmesi-ile-sona-ermesi/
(Erişim: 17.04.2017)
[5] Murat
YETİK, a.g.m.
[6] Ersin
Nazalı, Ömer Emen, Büşra Kahraman; a.g.m.
[7] Hasan
Dilmenli, “İkale (Bozma) Sozlesmesi-Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar”, https://tr.linkedin.com/pulse/ikale-bozma-sozlesmesi-dikkat-edilmesi-gereken-hasan-dilmenli
(Erişim: 12.7.2017)
[8] Utku
Gelbal, “İkale Sözleşmesi Sonucu İşçiye Ödenen Kıdem Tazminatının Vergisel
Sonuçları” http://www.verginet.net/dtt/1/ikale-sozlesmesi-tazminat-vergi.aspx
(Erişim: 12.7.2017)
[9] Resul
Kurt, “İkale sözleşmesinde “makul yarar” şart”, Dünya Gazetesi, 29 Nisan 2016, https://www.dunya.com/kose-yazisi/ikale-sozlesmesinde-makul-yarar-sart/27974
(Erişim: 12.7.2017)
[10] Ersin
Nazalı, Ömer Emen, Büşra Kahraman; a.g.m.
[11] Cem
Baloğlu, “İş Sözleşmesinin İkale Yoluyla Ortadan Kaldırılması”, Lebib Yalkın
Mevzuat Dergisi, Mart 2014
Yorumlar
Yorum Gönder