VERGİYE UYUMLU MÜKELLEFLERE SAĞLANACAK VERGİ İNDİRİMİNİN MUHASEBELEŞTİRİLMESİ


VERGİYE UYUMLU MÜKELLEFLERE SAĞLANACAK VERGİ İNDİRİMİNİN MUHASEBELEŞTİRİLMESİ

Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi Eylül 2017 sayısında yayınlanmıştır

Doç.Dr. Ayşe PAMUKÇU
Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi
Öğretim Üyesi

Güray ÖĞREDİK
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
MAZARS DENGE, Direktör

ÖZET

GVK Mükerrer 121. maddede düzenlenen vergi indirimi (yıllık beyannamede beyan edilen hesaplanan verginin %5’inin ödenecek yıllık vergiden düşülmesi, bu imkan yoksa bir tam yıl içinde beyana konu diğer vergilerden mahsup edilmesi) uygulamasına istinaden yıl sonu vergi karşılığı kayıtlarında esas alınacak tutarın tespitinde tereddütler oluşabildiği gözlenmektedir. Burada mükelleflere oransal bir vergi indirimi (örneğin kurumlar vergisinin %15 olması gibi) sağlanmamıştır. Sağlanan imkan finansal bir destek olup, mükelleflerin tahakkuk edecek ödenecek vergilerinin bir kısmının ödenmeyecek olmasıdır. Yıllık hesaplanan vergi sadece %5 oranının uygulanacağı bir meblağdır. Diğer bir ifadeyle yıllık verginin %5’i şeklindeki düzenleme destek tutarının (vergi indiriminin) hesaplanma yöntemidir. Buna bağlı olarak yıl sonu vergi karşılıkları açısından değişen bir durum söz konusu olmayacaktır. Ancak sağlanacak destek tutarı, fiilen bir vergiden mahsup edildiği tarihte gelir yazılacaktır. Gelir yazılan tutar ise doğal olarak vergi yükü oluşturacaktır. Diğer taraftan, vergiye uyumlu olan ama yıllık beyannamesinde (zarar veya indirim/istisna nedeniyle) matrah oluşmadığı için hesaplanan vergi beyan etmeyen mükelleflerin bu destek dışında tutulması, vergiye uyumlu mükellefler arasında adaletsizlik oluşturmuştur. Yazımızda bu konulardaki ve diğer bazı hususlardaki görüş ve açıklamalarımıza yer verilmektedir.

ANAHTAR KELİMELER

Vergi indirimi, destek, diğer gelirler, iade, mahsup, yıllık kurumlar vergisi beyannamesi, hesaplanan vergi, finansal destek

1. GİRİŞ

6824 sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanununun (GVK) mülga mükerrer 121. maddesi “Vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi” başlığı ile yeniden düzenlenmiştir. Düzenleme, 1/1/2018 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla ilk olarak 2018 yılı Mart ayında verilecek yıllık gelir vergisi beyannamesi ile 2018 yılı Nisan ayında verilecek yıllık kurumlar vergisi beyannameleri üzerinde oluşacak hesaplanan vergilerin %5’i indirime esas tutar olacaktır.

Yasa metni ilk okunduğunda yıllık vergi yüklerinde (yıllık hesaplanan kurumlar vergisi veya gelir vergisi tutarında) bir azalma sağlandığı şeklinde algılanabilmektedir. Buna bağlı olarak bilhassa yıl sonu vergi karşılığı kayıtlarında hangi tutarın esas alınacağı yönünde tereddütler oluşabilmesi mümkündür. Ancak yasa metni dikkatlice okunduğunda, mükelleflere oransal bir vergi indirimi (örneğin kurumlar vergisinin %15 olması gibi) sağlanmadığı, yıllık hesaplanan verginin %5’inin dikkate alınmasının sadece destek tutarının hesaplanması yöntemi olduğu görülecektir. Ayrıca bu indirim sadece kurumlar vergisi mükellefleri için değil, ticari, zirai ve serbest meslek kazancı elde eden ve yıllık gelir vergisi beyannamesi veren mükellefler için de söz konusudur. Bu açıklamalara bağlı olarak, tekdüzen hesap planına göre yapılması gereken yıl sonu vergi karşılığı kayıtlarında herhangi bir değişiklik olmayacağını, yıllık beyannamede hesaplanacak %20 kurumlar vergisinin kurumların yıllık vergi karşılığı olacağını, ticari kardan bu verginin düşülmesi sonrasında vergi sonrası karın saptanacağını söyleyebiliriz. Yazımızda bu süreçlere dair farklı senaryolar dahilinde hesaplama ve kayıt örneklerine yer verilmiştir.

Ayrıca, her ne kadar yazımızın başlığı tam olarak kapsamıyor olsa da, yasal düzenlemeye dair bazı eleştirilerimize yazımızda yer verilmiştir. Ayrıca, Devlet tarafından mükelleflere sağlanan bu gibi hibe desteklerin muhasebeleştirilme şeklinin yarattığı vergi yükü tarafımızca irdelenmiş, eleştirilmiş ve bize göre yapılması gereken yasal düzenlemeye dair görüşlerimiz açıklanmıştır.

2. İLGİLİ MEVZUAT

GVK’nın mükerrer 121. Maddesi aşağıdaki gibidir:

"Vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi

MÜKERRER MADDE 121- Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile kurumlar vergisi mükelleflerinden (finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç olmak üzere), bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartları taşıyanların yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5'i, ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilir. Şu kadar ki hesaplanan indirim tutarı, her hâl ve takdirde 1 milyon Türk lirasından fazla olamaz. İndirilecek tutarın ödenmesi gereken vergiden fazla olması durumunda kalan tutar, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihi izleyen bir tam yıl içinde mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden diğer vergilerinden mahsup edilebilir. Bu süre içinde mahsup edilemeyen tutarlar red ve iade edilmez. Gelir vergisi mükelleflerinin yararlanacağı indirim tutarı, ticari, zirai veya mesleki faaliyet nedeniyle beyan edilen kazançların toplam gelir vergisi matrahı içerisindeki oranı dikkate alınmak suretiyle hesaplanan gelir vergisi esas alınarak tespit edilir.

Söz konusu indirimden faydalanabilmek için;

1. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.) ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresinde ödenmiş olması (Her bir beyanname itibarıyla 10 Türk lirasına kadar yapılan eksik ödemeler bu şartın ihlali sayılmaz.),

2. (1) numaralı bentte belirtilen süre içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması (Yapılan tarhiyatların kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya 213 sayılı Vergi Usul Kanununun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.),

3. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dâhil) 1.000 Türk lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması,

şarttır.

İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri işlediği tespit edilenler, bu madde hükümlerinden yararlanamazlar.

Bu madde kapsamında vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin, öngörülen şartları taşımadığının sonradan tespiti hâlinde ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilir. Bu hüküm, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yılda herhangi bir vergiye ilişkin beyanların gerçek durumu yansıtmadığının indirimden yararlanıldıktan sonra tespiti üzerine yapılan tarhiyatların kesinleşmesi hâlinde de uygulanır ve bu takdirde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler açısından zamanaşımı, yapılan tarhiyatın kesinleştiği tarihi takip eden takvim yılının başından itibaren başlar.

Bu maddede geçen vergi beyannamesi ve vergi ibareleri, Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken vergi beyannameleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri ifade eder.

Birinci fıkrada yer alan tutar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Bu şekilde hesaplanan tutarın %5'ini aşmayan kesirler dikkate alınmaz. Bakanlar Kurulu, birinci fıkrada yer alan oranı ve tutarı iki katına kadar artırmaya, sıfıra kadar indirmeye, kanuni oran ve tutarına getirmeye; Maliye Bakanlığı, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."

3. VERGİ İNDİRİMİ Mİ, FİNANSAL DESTEK Mİ?

Yasa metni ilk okunduğunda sanki oransal bir vergi indirimi sağlanmış, örneğin kurumlar vergisi oranı %20’den %15’e düşmüş gibi algılanabilmektedir. Buna bağlı olarak uygulamada yıl sonunda vergi karşılığı kayıtlarının hangi tutar üzerinden yapılması gerektiği, şirketlerin vergi sonrası kârının tespitinde hangi vergi yükünün dikkate alınması gerektiği, mali tablolarda kurumlar vergisi olarak hangi tutara yer verilmesi gerektiği gibi çeşitli konularda tereddütler oluşabildiği gözlenmiştir.

Hemen belirtmeliyiz ki, yasal düzenlemenin başlığında her ne kadar “vergi indirimi” adına yer verilmiş olsa da, aslında ortada oransal ya da tutarsal bir vergi indirimi bulunmamaktadır. Yapılan düzenleme ile vergiye uyumlu mükelleflere (yasa metninde yer verilen şartların tümünü sağlayan mükelleflere) finansal bir destek sağlanmaktadır. 6824 sayılı Kanunun gerekçesinde söz konusu düzenleme için “Vergiye gönüllü uyumun arttırılması amacıyla” bu düzenlemenin yapıldığı ifade edilmiştir. Bir diğer ifadeyle, vergiye uyumlu mükellefler Devlet tarafından finansal yönden desteklenecektir.

Yasa metninde yer alan “yıllık beyanname üzerinde hesaplanan vergi” lafzı sadece %5’lik hesaplamaya esas alınacak bir veridir, hesaplama yönteminin izahıdır, o kadar. Kanun koyucu tüm mükellefleri bağlayacak tek bir tutar belirlemek yerine, mükelleflerin beyannamelerinde yer alan hesaplanan vergi miktarına göre değişiklik gösterecek bir hesaplama tarzı benimsemiş; bununla birlikte yine de sağlanacak destek tutarına bir üst limit konmuştur.

Diğer taraftan, söz konusu destek sadece yıllık vergi miktarını azaltmayacaktır. Eğer mükellefin yıl içinde ödediği geçici vergiler ile yıllık hesaplanan vergisi eşit ise, bu durumda hesaplanacak vergi indirimi (destek) tutarı bir tam yıl içinde mükellef tarafından beyana dayalı oluşacak diğer vergi borçlarına mahsup edilebilecektir. Eğer bu süre zarfında bu mahsup hakkı kullanılmazsa (veya bu süre içinde mahsuba konu edilecek beyana tabi bir vergi borcu oluşmaz ise) mükellef hakkını kaybedecektir. Ayrıca indirim tüm vergi mükelleflerine sağlanmamıştır, bu yapısı itibariyle genel bir vergi indiriminden bahsedilemez. Bu imkan sadece yıllık beyannamesinde hesaplanan vergi beyan edebilen mükellefler için söz konusu olacaktır. Zarar beyan eden veya indirim ya da istisnalar nedeniyle vergi matrahı oluşmayan mükellefler vergi indirimi (destek miktarı) hesaplayamayacaktır.

Bu nedenle, yıl sonu vergi karşılığı kayıtlarında esas alınacak tutar, (kurumlar vergisi mükellefleri özelinde) kurumun beyan etmiş olduğu kurumlar vergisi matrahı üzerinden %20 oranında hesaplanacak tutar olacaktır. Kaldı ki söz konusu düzenleme sadece kurumlar vergisi mükellefleri için değil, ticari, zirai ve serbest meslek kazancı elde eden gelir vergisi mükellefleri için de uygulanacaktır. Bu açıdan da bakınca konuyu sadece kurumlar vergisi indirimi olarak algılamak hatalı değerlendirmelere yol açacaktır.

4. DESTEK TUTARININ (VERGİ İNDİRİMİNİN) MUHASEBELEŞTİRİLMESİ

Her ne kadar yasa metninde “vergi indirimi” ifadesi kullanılmış olsa da biz yazımızda “destek” ifadesini kullanmayı tercih ediyoruz. Zira netice itibariyle “vergiye uyumlu” mükelleflerin ödenecek bir vergi yükü azaltılacak olması nedeniyle yasa metninde “vergi indirimi” lafzı kullanılmış olsa da bizce burada özü itibariyle kapsam dahilindeki mükelleflere Devlet tarafından sağlanacak finansal bir destek söz konusudur. Bu desteğin diğer bazı hibe desteklerden (Örneğin: yurt dışı fuar katılım destekleri, KOSGEB destekleri, TÜBİTAK Ar-Ge destekleri gibi) farkı yoktur.

Bu durumda, vergi indirimi/finansal destek tutarından fiilen yararlanıldığı tarihte (vergi indirimi olarak adlandırılan tutarın ödenmesi gereken kurumlar vergisinden mahsup edildiği ya da kurumlar vergisinden mahsup imkanı yoksa beyana tabi diğer vergilerden bir yıl içinde mahsup edildiği tarihte) gelir kaydı yapılması gerekecektir.

Kullanılacak hesap ise 602-Diğer Gelirler Hesabı olacaktır. Bu hesap tekdüzen hesap planında şu şekilde tanımlanmıştır: “İşletmenin korunması, ihracatı teşvik ya da hükümet politikasına uyma zorunluluğu karşısında oluşan işletmenin faaliyet hasılatındaki düşüklüğü veya faaliyet zararını gidermek için, sermaye katkısı niteliğinde olmayan, mali yardımlar (sübvansiyonlar), devletin bazı malları vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerden istisna etmesi yoluyla yaptığı yardımlar (vergi iadeleri) ve satış tarihindeki vade farkları, ihracatla ilgili fiyat istikrar destekleme primi vb.. hasılat kalemleri bu hesapta izlenir.”

Bizce gelir kaydı yapılması muhasebe tekniği açısından bir zorunluluk olsa da, mükelleflere sağlanacak destek tutarını azaltıcı bir işlem olacaktır. Zira gelir yazılan tutar kadar mükellefin vergi yükü oluşacaktır. Çünkü vergi mevzuatımızda bu gibi hibe desteklerin vergiden istisna tutulmasına dair özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuya dair eleştirilerimize bir sonraki bölümde detaylı şekilde yer vereceğiz.

Kurumlar vergisi mükellefleri için uygulamada karşılaşılabilecek üç farklı durum aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

1. Durum
2. Durum
3. Durum
A
Matrah
10.000.000
10.000.000
10.000.000
B
Hesaplanan kurumlar vergisi
2.000.000
2.000.000
2.000.000
C
Mahsup edilecek geçici vergi ve stopajlar toplamı
2.200.000
1.950.000
1.880.000
Ç = (B - C)
Vergi indirimi öncesi ödenecek kurumlar vergisi
0
50.000
120.000
D = (B x %5)
Vergi indirimi (Finansal destek) tutarı
100.000
100.000
100.000
E = (Ç - D)
Vergi indirimi (Finansal destek) mahsubu sonrası ödenecek K.V.
0
0
20.000
F = (C - B)
İade edilecek geçici vergi/stopaj tutarı
200.000
0
0
G = (D - E)
Beyana tabi diğer vergilerden indirilebilecek tutar
100.000
50.000
0

Bu üç durum açısından da yıl sonu vergi karşılığı kayıtlarında özellikli bir durum oluşmayacaktır. Üç durumda da yıl sonunda 31/12 itibariyle yapılacak vergi karşılığı kaydı aşağıdaki gibi olacaktır.
--------------------------------------------------- / --------------------------------------------------
691 DÖNEM KÂRI VERGİ VE DİĞER                           2.000.000
       YASAL YÜKÜMLÜLÜK KARŞILIKLARI

            370 DÖNEM KÂRI VERGİ VE DİĞER YASAL                                    2.000.000
                  YÜKÜMLÜLÜK KARŞILIKLARI
------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------

1. Durumda çıkan iadesi gereken geçici vergi ise aşağıdaki gibi muhasebeleştirilecektir.

--------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------
371 DÖNEM KÂRININ PEŞİN ÖDENEN VERGİ         2.000.000
       VE DİĞER YÜKÜMLÜLÜKLERİ

            193 PEŞİN ÖDENEN VERGİLER VE FONLAR                                    2.000.000
-------------------------------------------------- / -------------------------------------------------------

Yıl sonu itibariyle 193 hesap 200.000 TL borç bakiyesi verecektir. Bu bakiyesi ile hesap bilançoda yer alacaktır. Ertesi yıl ise 136-Diğer Çeşitli Alacaklar Hesabına devredilecek ve nakden iade alındığında veya diğer vergi borçlarına mahsup edildiğinde hesap kapatılacaktır.

Beyanname üzerinde oluşan hesaplanan verginin %5’i kadar hesaplanan (100.000 TL) vergi indirimi tutarı ise bir tam yıl içinde diğer vergi borçlarına mahsup edildiği tarihte gelir yazılacaktır. Örneğin mükellefin ertesi hesap döneminde, birinci geçici vergi dönemine dair vermiş olduğu geçici vergi beyannamesinde 300.000 TL geçici vergi tahakkuk etmiş olsun. Bu vergiden söz konusu indirim tutarının mahsup edildiğini kabul edelim.

----------------------------------------------------------- / ----------------------------------------------------
193 PEŞİN ÖDENEN VERGİLER VE FONLAR                                    300.000

                        360 ÖDENECEK VERGİLER VE FONLAR                               300.000
1. geçici vergi dönemi geçici vergi tahakkuk kaydı
----------------------------------------------------------- / ----------------------------------------------------

--------------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------
360 ÖDENECEK VERGİLER VE FONLAR                               300.000

                        102 BANKALAR                                                                            200.000

                        602 DİĞER GELİRLER                                                                 100.000
-------------------------------------------------------- / -------------------------------------------------------

2. Durumda çıkan ödenecek kurumlar vergisinden vergi indiriminin (destek tutarının) mahsubu sonrasında ödenecek kurumlar vergisi çıkmaması hali ise aşağıdaki gibi muhasebeleştirilecektir.

--------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------
371 DÖNEM KÂRININ PEŞİN ÖDENEN VERGİ         1.950.000
       VE DİĞER YÜKÜMLÜLÜKLERİ

            193 PEŞİN ÖDENEN VERGİLER VE FONLAR                                    1.950.000
-------------------------------------------------- / -------------------------------------------------------

Bu kayıt sonrasında yıllık bilançoda 370 hesap 2.000.000 TL alacak bakiye, 371 hesap ise 1.950.000 TL borç bakiye verecektir. Bu iki hesap arasındaki fark ise indirim öncesi ödenecek kurumlar vergisi miktarıdır.

Ertesi yıl kurumlar vergisi beyannamesi verilince yapılacak kayıt aşağıdaki gibi olacaktır.

------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------------
370 DÖNEM KÂRI VERGİ VE DİĞER YASAL                        2.000.000
       YÜKÜMLÜLÜK KARŞILIKLARI

            371 DÖNEM KÂRININ PEŞİN ÖDENEN VERGİ                                 1.950.000
                   VE DİĞER YÜKÜMLÜLÜKLERİ

            360 ÖDENECEK VERGİLERVE FONLAR                                    50.000
-------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------------

Vergi indirimi sonrasında ise aşağıdaki kayıt yapılacaktır:

---------------------------------------------------- / --------------------------------------------------------
360 ÖDENECEK VERGİLER VE FONLAR                        50.000

            602 DİĞER GELİRLER                                                                      50.000
----------------------------------------------------- / -------------------------------------------------------
Bu kayıt sonrasında yararlanılabilecek destek (vergi indirimi) tutarı 50.000 TL kalacaktır. Süresi içinde bu tutar da bir vergi borcuna mahsup edildiğinde gelir yazılacaktır.

3. Durumda, vergi indirimi (destek tutarı) mahsubuna rağmen ödenecek kurumlar vergisi çıkması ise aşağıdaki gibi muhasebeleştirilecektir.

--------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------
371 DÖNEM KÂRININ PEŞİN ÖDENEN VERGİ         1.880.000
       VE DİĞER YÜKÜMLÜLÜKLERİ

            193 PEŞİN ÖDENEN VERGİLER VE FONLAR                                    1.880.000
-------------------------------------------------- / -------------------------------------------------------

Bu kayıt sonrasında 370 hesap 2.000.000 TL alacak bakiye, 371 hesap ise 1.880.000 TL borç bakiye şeklinde yıllık bilançoda gözükeceklerdir. Bu iki hesap arasındaki fark ise finansal destek tutarının (vergi indiriminin) mahsubu öncesindeki vergi miktarını (120.000 TL) verecektir.

------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------------
370 DÖNEM KÂRI VERGİ VE DİĞER YASAL                        2.000.000
       YÜKÜMLÜLÜK KARŞILIKLARI

            371 DÖNEM KÂRININ PEŞİN ÖDENEN VERGİ                                 1.880.000
                   VE DİĞER YÜKÜMLÜLÜKLERİ

            360 ÖDENECEK VERGİLERVE FONLAR                                   120.000
------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------------

Vergi indiriminin (finansal destek tutarının) mahsubu sonrası kalan bakiye kurumlar vergisinin ödenmesi ise aşağıdaki gibi muhasebeleştirilecektir.

--------------------------------------------------- / ---------------------------------------------------------
360 ÖDENECEK VERGİLER VE FONLAR                   120.000

            602 DİĞER GELİRLER                                                                    100.000

            102 BANKALAR                                                                                 20.000
-------------------------------------------------- / -----------------------------------------------------------

5. MÜKELLEFLERE SAĞLANAN DESTEKLERİN VERGİYE TABİ OLACAK ŞEKİLDE GELİR YAZILMASINA DAİR ELEŞTİRİMİZ

Bir önceki bölümde de izah ettiğimiz gibi, GVK Mükerrer 121. Madde kapsamında sağlanan destekten yararlanıldığı tarihte eksik ödenen vergi tutarının gelir yazılması gerekecektir. Muhasebe tekniği açısından başka bir imkan bulunmamaktadır. Ancak gelir yazılan bu tutar vergiye tabi kurum kazancına dahil olacağından doğal olarak %20 nispetinde vergi yükü oluşturacaktır. Bu durumda mükellefin GVK Mükerrer 121. Madde kapsamında elde edeceği NET DESTEK miktarı bu vergi yükünün mahsup edilmesi sonrasında kalan tutar olacaktır.

Aslında bu sorun Devlet tarafından sağlanan hemen hemen tüm destek ve teşviklerde söz konusudur. Bu gibi hibe desteklerde Maliye’nin görüşü destek tutarlarının gelir yazılması gerektiği yönündedir. Hatta, 11 Seri No.lu KVK Genel Tebliği ile 1 Seri No.lu KVK Genel Tebliği metninden çıkarılmadan önce, Ar-Ge indirimine yönelik olarak tebliğin 10.2.9.2.4 no.lu kısmında bu mevzuat çerçevesinde hibe şeklinde sağlanan destek tutarları ile diğer kurumlardan “…bu mahiyette sağlanacak her türlü destek tutarları, ticari kazancın bir unsuru olarak kazanca dahil edilecektir.” açıklamasına yer verilmişti. Aşağıda örnek bazı özelgelere yer veriyoruz.

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 26.09.2014 tarih ve 62030549-120[89-2014/234]-2277 sayılı özelge: “….faaliyetinizle ilgili olarak KOSGEB'den alınan hibe destek tutarının ticari kazancınıza dahil edilerek vergilendirilmesi gerekmekte olup, söz konusu destek tutarı ile yapılan harcamalarınsa niteliğine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınacağı tabiidir.”

Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 13.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.33.15.01-2010-721-7-25 sayılı özelge: “….hibe şeklinde sağlanan destek tutarları veya bu mahiyetteki her türlü bağış ve yardımlar ticari kazancın bir unsuru olduğundan, Tarım Bakanlığı Kırsal Kalkınma Destekleme Programı kapsamında gerçekleştirilen yatırım projesi için aldığınız hibe yardımının, kurum kazancının tespitinde hasılat olarak dikkate alınması gerekmektedir.”

Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 06.08.2013 tarih ve  17192610-125[ÖZG-13/8]-223 sayılı özelge:Şirketinizin ticari faaliyetiyle ilgili olarak KOSGEB'den nitelikli eleman desteği için alınan hibe destek tutarının, ticari kazancın bir unsuru olarak kurum kazancınıza dahil edilmesi gerekmektedir.”

Adana Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 28.05.2010 tarih ve  B.07.1.GİB.4.01.17.02-VUK.175-14 sayılı özelge: "602 Diğer Gelirler" hesabı; işletmenin korunması, ihracatı teşvik ya da hükümet politikasına uyma zorunluluğu karşısında oluşan işletmenin faaliyet hasılatındaki düşüklüğü veya faaliyet zararını gidermek için, sermaye katkısı niteliğinde olmayan, mali yardımlar (sübvansiyonlar), devletin bazı malları vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerden istisna etmesi yoluyla yaptığı yardımlar (vergi iadeleri) ve satış tarihindeki vade farkları, ihracatla ilgili fiyat istikrar destekleme vb. hasılat kalemlerinin izlendiği hesaptır. Buna göre, ... Ajansı tarafından hibe edilen söz konusu para ile ... tarafından Ar-Ge harcamaları için verilen karşılıksız yardımların "602 Diğer Gelirler" hesabında izlenmesi gerekmektedir.”

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 19.08.2011 tarih ve  B.07.1.GİB.4.06.16.01-2011-KVK-6-2-638 sayılı özelge: “….şirketinizin ticari faaliyetiyle ilgili olarak "Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Çerçevesinde Tarıma Dayalı Yatırımların Desteklenmesi Tebliği" kapsamında yapılan "V. Etap Ekonomik Yatırımlar" için hibe olarak aldığı destek tutarını kurum kazancının tespitinde gelir unsuru olarak dikkate alması gerekmektedir.”

Van Defterdarlığı tarafından verilen 21.04.2014 tarih ve 60757842-GVK 94-8 sayılı özelge: “Kalkınma Ajansları tarafından hibe edilen para ve karşılıksız yardımların "602 Diğer Gelirler" hesabında izlenmesi gerekmektedir.”

Konu tabii ki uygulamada farklı şekillerde de önümüze çıkmaktadır. Örneğin, 5510 sayılı yasa kapsamında işverenlere sağlanan 5 puanlık işveren hissesi desteği de gelir yazılmak zorundadır. Aynı şekilde 5746 sayılı yasa kapsamında sağlanan sigorta primi ve gelir vergisi stopaj destekleri de gelir yazılmak durumundadır.

Bize göre, gerek KVK’da gerekse GVK’da, Devlet tarafından mükelleflere çeşitli gerekçeler ile sağlanan bu gibi hibe desteklerin gelir yazılması halinde vergiye tabi kazançtan indirilebilmesine imkân sağlayan genel bir yasal düzenleme yapılmalıdır. Yapılacak yasal düzenleme ile, gelir yazılan bu tutarların beyanname üzerinde zarar olsa dahi indirilecek istisna ve indirimler bölümünde “diğer indirim” olarak düşülmesine izin verilmelidir. Aksi halde mükellefler tam olarak desteklenmemiş olmaktadır. Zira daha önceki bölümde de izah ettiğimiz gibi, gelir yazılan tutar kadar kurumlarda %20 kurumlar vergisi yükü oluşmaktadır. Bu durumda fiilen elde edilen NET DESTEK miktarı, bu vergi yükü düşüldükten kalan meblağ olacaktır.

Bazı yasal düzenlemelerde Devlet tarafından sağlanan desteklerin gelir yazılmayarak bilançoda özel bir fon hesabında tutulmasına dair hükümler bulunmaktadır. Fakat bu düzenlemeler desteğe konu işlemin gider ve maliyetlerinin bir kısmının ise indirim konusu yapılmasını yasaklamaktadır. Yani sağlanan destek tutarı gelir yazdırılmamakta ama vergiye tabi kazançtan düşülebilecek bazı masraf ve harcamaların ise (sağlanan destek kadar kısmının) vergiye tabi kazançtan indirimine de müsaade edilmemektedir. Sonuçta yine mükellefe bir destek sağlanmakta ama diğer taraftan elinden gider yazma/indirim yapma hakkı alınmaktadır. Örneğin: GVK Geçici 84. Maddesi kapsamında AB hibe fonlarının gelir yazılmaması ama bu fondan yapılan harcamaların ise gider olarak kabul edilmemesi. Diğer bir örnek, 5746 sayılı yasa kapsamında sağlanan desteklerin fon hesabına alınması ama Ar-Ge indiriminin fon tutarı kadar eksik hesaplanması gibi.

Bizce, mükelleflerin (girişimcilerin, işverenlerin, Ar-Ge yapanların, ihracat yapanların, vergiye uyumlu mükelleflerin..v.d.) desteklenmesine dair yasal düzenlemeler birbiri ile entegre şekilde düşünülmeli; bir yasal düzenleme ile verilen avantajın bir başka yasal düzenleme ile sınırlanmasına imkan verilmemeli, destek düzenlemeleri birbirini tamamlar nitelikte olmalıdır. İşte bu nedenle kanun koyucu tarafından yukarıda önerdiğimiz şekilde, muhasebe tekniği açısından gelir yazılması gerekecek bu tutarların beyanname (yıllık kurumlar vergisi beyannamesi, yıllık gelir vergisi beyannamesi ile yıl içinde verilecek geçici vergi beyannameleri) üzerinde diğer indirim olarak mahsubuna imkân verecek bir yasal düzenleme yapılması yerinde olacaktır kanaatindeyiz.

6. GELİR YAZILACAK DESTEK TUTARININ YIL SONU İTİBARİYLE KESİNLEŞTİĞİ İDDİASI İLE YIL SONUNDA GELİR TAHAKKUKU KAYDI ARANABİLİR Mİ?

Ticari kazancın tespitinde, iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik ilkesi" ile "tahakkuk esası ilkesi"dir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanması ve ilgili olduğu dönemle ilişkilendirilmesidir.

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38. maddesinin birinci fıkrasında, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı hükmüne yer verilmiştir. Devamında, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait hükümleri ile GVK’nın 40. ve 41. maddeleri hükümlerine uyuması gerektiği de belirtilmiştir.

GVK Mükerrer 121. Maddede yer verilen düzenlemeden yararlanabilme şartlarına bakıldığında,

·         İndirim tutarının yıllık kurumlar veya gelir vergisi beyannamesi üzerinde hesaplanan verginin %5’i olacağı,
·         İndirim hakkından yıllık beyanname verildikten sonra bir tam yıl içinde yararlanılması gerektiği (yararlanılabileceği),
·         İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dâhil) 1.000 Türk lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcun bulunmaması gerektiği,
·         İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresinde ödenmiş olması gerektiği,
·         İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması ve hatta indirimden yararlanıldıktan sonra dahi söz konusu dönemler içinde tespit ve tarhiyat yapılmaması gerektiği

şartları görülmektedir. Bu durumda, yıllık beyannamenin verileceği tarihe kadar örneğin dördüncü dönem geçici vergisi ya da Aralık ayı KDV beyannamesine göre tahakkuk eden KDV’nin ödenmediği tespit edilirse ya da son iki yıla dair bu süre zarfında (yıllık beyanname verilene kadar) ve hesaplanacak vergi indirimi/destek tutarının hesaplandığı yıl sonuna kadar bir vergi borcuna mahsup edilene kadar beyana tabi vergiler açısından (KDV, muhtasar, ÖTV, damga vergisi, yıllık kurumlar gibi) ikmalen, re’sen veya idarece tarhiyat yapılırsa, mükellef bu indirim imkanından yararlanamayabilecektir. Diğer taraftan yine şartlara bakıldığında, hesaplamaya esas verinin yıllık beyannamede oluşacak hesaplanan vergi olduğu görülmektedir. Bu durumda öncelikle yıllık beyannamenin verilmiş olması ve bu beyannamede hesaplanan vergi oluşması şartları beklenecektir. (Uygulamada kimi zaman –çok az da olsa- mükellefe bazı faturalar geç ulaştığı için dördüncü geçici beyanında kâr beyan etmiş olsa da bu faturaların beyannamede diğer indirim olarak dikkate alınması sonucunda matrah beyan edilmediği görülebilmektedir.)

Bilhassa hakkında vergi incelemesi başlatılan mükellefler açısından bu inceleme süreci sonunda tarhiyat olup olmayacağı vergi indirimi hakkından yararlanma zamanı açısından ciddi tereddütler oluşturabilecek bir düzenlemedir. Zira bu inceleme mahsup hakkının kullanılacağı tarihe kadar bitmemiş olursa, yasa metnine göre bu inceleme tamamlandığında geriye dönük olarak indirimin düzeltilmesi gerekebilecektir. (Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanacak tebliğde yapılacak re’sen, ikmalen ve idarece tarhiyatların hangi süreler dahilinde indirim hakkını kaldıracağı çok net ve anlaşılır bir şekilde izah edilir ve örnekler ile açıklanırsa uygulamada oluşabilecek tereddütler daha baştan engellenmiş olur ve ayrıca yanlış idari uygulamalara da mahal verilmemiş olur.)

Bununla birlikte yeri gelmişken bir konu hakkında fikrimizi beyan etmiş olmak isteriz ki; yasa metnine göre indirimden yararlanıldıktan sonra söz konusu dönemlere dair bir tespit yapılması ve tarhiyatın kesinleşmesi düzenlemesi mükelleflerin üzerinde “demoklesin kılıcı” olarak asılı kalacaktır! Şöyle ki, vergi indirimi/destek tutarını 800.000 TL olarak hesaplayan ve bunu da 2018 yılı Haziran ayında beyana tabi vergisinden mahsup eden bir mükellefin 2016 yılı kayıtlarının incelenmesi sonucunda 2018 Eylül ayında 1.000 TL’lik bir tarhiyat yapılırsa yasanın lafzına göre 800.000 TL’lik indirimin düzeltilmesi gerekecektir. Bu çok adaletsiz ve ölçüsüz bir yaklaşım olacaktır! Bizce burada çok acil bir yasal düzenleme yapılarak, yıllık beyannamenin verileceği tarihe kadar kesinleşen tarhiyatların dikkate alınması gerektiği ya da ille de indirimden yararlanıldıktan sonra da kesinleşecek tarhiyatlar için indirimin azaltılması düşüncesi hakim olacaksa, en azından indirimin tamamının değil kesinleşen tarhiyat kadar olan kısmının (örneğimize göre 800.000 TL’nin tamamı değil sadece 1.000 TL’lik kısmının) vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi uygulanmaksızın tahsiline dair yasal düzenleme yapılması yerinde ve faydalı olacaktır.

En önemli husus ise, bu indirimden yararlanabilmek için mükellefin yıllık beyannameni verilmesi sonrasında bir tam yıl süresi bulunmaktadır. Örneğin: 2018 Nisan ayında 2017 yılı kurumlar vergisi beyannamesi verildikten sonra 2019 yılı Mart ayı sonuna (hatta bir tam yıl ibaresinden yola çıkarsak, 20.4.2018 tarihinde kurumlar vergisi beyannamesi verilir ise 19.4.2019 tarihine kadar) mahsup imkanından yararlanma süresi mevcut olacaktır. Bu süre içinde indirim hakkından yararlanılmaz/yararlanılamaz ise hak kaybı olacak; söz konusu hesaplanan tutar red ve iade de edilmeyecektir. Bu açıdan da bakınca yıl sonu (hesap döneminin son günü) itibariyle kesinleşen, tahakkuk eden bir işlem ve buna bağlı olarak hesaplanabilir bir gelir olduğu düşünülemez.

Tüm bu şartlar birlikte değerlendirildiğinde, yıl sonu (31/12) itibariyle yapılan vergi karşılığı kaydında yer alan tutarın (hesaplanan verginin) %5’i kadar destek tutarının/vergi indiriminin kesinleştiği, tahakkuk ettiği, dolayısıyla beyannamesi verilecek yıla ait bir gelir olduğu, bu nedenle yıl sonu (31/12) itibariyle 181-Gelir Tahakkuku Hesabı kullanılmak suretiyle gelir yazılması gerekirdi yaklaşımı bizce yersiz bir iddia olacaktır. (Yukarıda da açıkladığımız gibi yasa metni, bırakın 31/12 gününü, hatta bırakın ertesi yıl Nisan ayında indirimi hakkının kesinleşmesini; indirimden yararlandıktan aylar ve hatta yıllar sonra dahi –kesinleşecek bir tarhiyata istinaden- yararlanılan indirimin iptalini mümkün kılabilecek bir lafza sahiptir.) Diğer taraftan, finansal raporlama açısından mali tablo dip notlarına, muhasebe kayıtları açısından ise nazım hesaplarda söz konusu tutar hakkında açıklama yapılabilir, hatırlatıcı olması ve süreç takibi açısından kayıt girilebilir.

7. SONUÇ

GVK Mükerrer 121. Maddesinde düzenlenen vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi düzenlemesine bağlı olarak sağlanacak destek tutarı için yıl sonu vergi karşılığı kayıtlarında özel bir kayıt yapılması gerekmemektedir. Söz konusu indirim/destek tutarından ne zaman yararlanılırsa o tarihte (eksik ödenecek vergi miktarı kadar) gelir kaydı yapılacaktır. Zira yıl sonu (hesap döneminin son günü) itibariyle kesinleşmiş, tahakkuk etmiş ve fiilen yararlanılmış bir işlem, tutar söz konusu değildir.

Vergiye uyumlu mükellef olduğu halde, yıllık beyannamesinde zarar beyan etmesi ya da indirim/istisnalar nedeniyle matrah beyan etmeyen mükelleflerin uygulama dışında tutulması bizce haksızlığa yol açmıştır. Her türlü bildirim ve beyanını yasal süresi içinde yapan, kayıt dışı işler yapmayan, defter kayıtlarını usulüne uygun ve denetime elverişli şekilde tutan, sigortalı eleman çalıştıran, açıktan ödemeleri olmayan, SMİYB (sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmayan) kullanmayan, düzenlemeyen bir mükellef yasa tarafından vergiye uyumlu mükellef olarak kabul edildiği halde, sırf yıllık beyannamesinde matrah beyan etmediği için bu destek imkanından yararlanamıyor olması bizce bu vergiye uyumlu mükellefin cezalandırılması anlamına gelmektedir. Bizce bu konuda yasa metninde bir değişiklik yapılması faydalı olacaktır. Çünkü yasanın genel gerekçesinde de yer verildiği üzere bu düzenlemenin amacı vergiye gönüllü uyumun arttırılmasıdır. Vergiye gönüllü olarak uyum sağlayan ama çeşitli (yasal) gerekçeleri ile matrah beyan edemeyen mükelleflerin bu uygulamanın dışında görülmesi doğru olmayacaktır kanaatindeyiz.

Diğer taraftan, Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanacak genel tebliğde uygulama usul ve esasların örnekleri ile açıklanması faydalı olacaktır. Bilhassa “indirimden yararlanıldıktan sonra” dahi yapılacak tespitler üzerine kesinleşecek tarhiyatların bu destek uygulamasına nasıl etkiler edebileceği detaylı şekilde örnekleri ile açıklanmalıdır. Bununla birlikte, bu düzenlemeye (indirimden yararlanıldıktan sonra dahi ilgili dönemlere yönelik geriye dönük yapılacak tespitlerin indirim hakkına etkisine) dair lafzın bizce yasa metninde yeniden ele alınması gerekmektedir. Zira yıllık beyannamenin verdiği tarihte bu yönde bir tespit yapılmamış olması ancak aradan birkaç yıl geçtikten sonra bir tespit yapılması halinde indirim hakkının iptal edilmesi bizce vergi uygulamasında ciddi bir belirsizlik yaratacaktır ve bu husus Anayasaya da aykırılık teşkil etmektedir. Diğer taraftan, sonradan yapılacak tespitlere istinaden yararlanılan indirim imkanı kısıtlanmak isteniyorsa (ki bizce bu yasanın amacına, özüne ve Anayasa ile güvence altına belirlilik ilkesine aykırıdır), yapılan tespit tutarı kadar bir düzeltme istenmelidir. Örneğin: Yazımızda da yer verdiğimiz gibi 800.000 TL indirimden yararlanan bir mükellef için iki sene sonra ilgili bir dönem için 1.000 TL’lik bir tespit yapılması halinde 800.000 TL’lik indirim hakkının tamamının ortadan kalkacak olması ne kadar adaletli ve mantıklı bir yaklaşım olabilir. Kaldı ki indirimden yararlandıktan sonra yapılacak tespitler bizce geriye dönük yararlanılan indirimleri ortadan kaldırmamalı ama isteniyorsa sonraki dönemlerde verilecek yıllık beyannamelere istinaden oluşacak indirimden yararlanma hakkını (ki bizce yine tespit tutarı ile indirim tutarı mukayese edilmelidir) azaltabileceği yönünde bir yasal düzenleme yapılması daha doğru olacaktır kanaatindeyiz. Bununla birlikte yine belirtmek isteriz ki, bu yaklaşım mükelleflerin üzerinde “demoklesin kılıcı” misali bir etki yaratacaktır. Bir mükellef, 2018 Nisan ayında 2017 yılı kurumlar vergisi beyannamesini verdikten sonra hak ettiği vergi indirimi miktarını 2018 Mayıs ayında diğer vergi borcuna mahsuben kullanmak istediğinde “acaba birkaç yıl sonra 2017, 2016 veya 2015 yılı kayıtlarım incelenir ve 1.000 TL’lik bir tespit bile yapılabilir mi? Yapılırsa yararlandığım bu indirim iptal edildiğinde faizi ile birlikte ödeyeceğim vergi yükü ne kadar olur?” şeklinde bir düşünceye girmek, olası risk senaryoları çizmek zorunda mıdır? Örneğimize göre, 2018 Nisan ayı itibariyle vergiye uyumlu olduğu kabul edilen ve GVK Mükerrer 121. maddeden yararlanma hakkı olan bir mükellef, birkaç yıl sonra yapılması muhtemel bir inceleme sonucunda eğer tespit yapılır ve buna istinaden vergi tarhiyatı gerçekleştirilirse geriye dönük olarak vergiye uyumlu olmayan bir mükellef gibi değerlendirilmesi vergi uygulamalarında olması gereken belirlilik, öngörülebilirlik, hukuki güvenlik ve geriye yürümezlik ilkelerine son derece aykırı bir yaklaşımdır kanaatindeyiz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAT-KİRALA-GERİ AL İŞLEMİNDE ÖZELLİK ARZ EDEN MUHASEBE KAYITLARI VE İŞLEMLER

KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDER (KKEG) YAZMAK VERGİSEL YÖNDEN TÜM SORUNLARI ÇÖZER, VERGİSEL RİSKLERİ KALDIRIR MI?

KURUMLAR VERGİSİ BEYANNAMESİNDE DİĞER İNDİRİM SATIRININ KULLANIMI İLE BAZI İSTİSNA KAZANÇLARIN BEYANNAMEDE VE KÂR DAĞITIM TABLOSUNDA GÖSTERİMİ VE MUHASEBE KAYITLARI HAKKINDA ÖZELLİK ARZ EDEN KONULAR